Hata ve kusurları görmemek/örtmek ayrı, zulme ve zalime sessiz kalmak/destek çıkmak ayrı.
(Hata ve kusurları görmemek/örtmek ayrı, zulme ve zalime sessiz kalmak/destek çıkmak ayrı.
Bir ülke ki namuslu ve nitelikli gençlerin neşe pınarları kör ediliyor, sevinçleri kursaklarında bırakılıyor, boğazları düğüm düğüm.
Diğer yanda ise; güç bende/Devletin malı deniz diyen arsız, çekilmez, kan emici güruh.)
/
Ahlâksızsın!
Bütün rezilliğine rağmen menfaate tahvil edebiliyorsun diye Âlemlere Rahmet Olarak Gönderilenle ilgisi bulunmayan bir omurgasızlığı İslâm diye pazarlamaya kalkışan sensin!
Öyle ya, güç sende!
Canın istediğinde yediğin puta, kafanda elemanın seviyesine indirgediğin Baş İlah demekten utanmıyor, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak farzını ifa niyetiyle seni tövbeye çağırana tekme tokat saldırıyorsun.
Öyle ya, güç sende!
İnsanlar İslâm'dan değil senden uzaklaşıyor, İslâm'dan değil senden kaçıyor, İslâm'dan değil senden ötürü kusuyor.
Ama sen onları kutsal değerlere düşmanlıkla suçluyor, hamurdan mamul putun hukukunu korumak zavallılığı ile zulmediyorsun.
Öyle ya, güç sende!
Hiç ölmeyeceksin sanıyorsun.
Rab sensin sanıyorsun.
İlahlık iddiasındasın.
İçindeki mürşidi çoktan susturdun, dışarıdaki mürşid ise sadece örtü.
Töresizlik sayende her yere ulaştı, zehirli oklarıyla yaşayan ne varsa zombiye çevirdi.
Yerli ve milli retoriği eşliğinde, cumağat ilahileri ile şişenin dibini buluyorsun.
Gel Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend'ini (VIII) günümüz Türkçesi ile okuyalım:
*
Her dokunulmazlığı olanı Allah'a yakın mı sanıyorsun? /Her taç giyen çulsuzu Edhem mi sanıyorsun?
(Edhem: Tacını tahtını bırakıp evliyadan olan Belh şehri şehzadesi)
Dünyayı arasan binde bir insan bulamazsın, İnsan görünümündeki eşekleri insan mı sanıyorsun?
Çok mübârek insan gördüm ki güler, içi kan ağlar, /Güler görünen herkesi mutlu mu sanıyorsun?
Önce hastalığın ne olduğunu bil, sonra tedaviye başla, /Her merhemi her yaraya merhem olur mu sanıyorsun?
Kibire ne gerek var? Yoksa vezirim diye gerçekten/Sen kendini nizamın sahibi mi sanıyorsun?
Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihâr eden, /Dünyanın sana ayrılmış olduğunu ve teslim edildiğini mi sanıyorsun?
Bu dünya ne zaman açgözlülerden yoksun kaldı, /Sen kendini bu dünyaya çok gerekli mi sanıyorsun?
En ummadığın senin içyüzünü keşfeder, /Sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?
Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın, /Ey gonca bu topluluk hep böyle [yanında] olacak mı sanıyorsun?
Korkak olayım eğer bu çarka (döngüye) minnet edersem, /Senin zulmünden kederlendiğimi mi sanıyorsun?
Allah'a güvenenin yardımcısı Allah'tır, /Hüzünlü olan gönül bir gün gelecek bahtiyâr (mutlu) olacaktır.
* * *
Tükene tükene birkaç Ocak kalan Töreliler biraz boşlasa mevcut muktedirler (!) ile ittifak/muhalefet retotiğini mabadının rahatına araç eyleyen ciğersizler eliyle bütün vatanı ihanete kurban edecekler.
Sözgelimi açılım dedikleri kahrolası süreçte KCK denilen yapıya nasıl yol verildiği henüz hatırımızda.
Diğer tarafta CHP yerel seçimde demlenerek pkk'nın siyasi uzantısı ile işbirliğine gidiyor. Buna göre chp 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde başka birçok yerde olduğu gibi aday çıkarmadı ve Mersin'in Toroslar İlçesi'nde dem için çalışan Abdurrahman Yıldız'ı destekledi.
İki parti, ortak miting yaparak ortak aday için oy istedi.
O aday Türk olarak anılmaktan üzüntü duyduğunu sosyal medya paylaşımında şöyle ifade etti:
"Bana neler demediler ki.
Afedersiniz Türk diyen bile oldu.
Hatta özür dilerim Sünni Müslüman diyenleri gördüm."
Ve dediğiyle de kaldı.
Kaçakçılığın bütün türlerinde zenginleşmiş, etrafa altın saçan bir sınır tanımazlıktan bahsediyoruz.
Öyle ya, güç hukuksuzlukta.
*
Ülke elden gitmiş...
Kendimizi kandırıyoruz.
Dört bir yandan kurşun gibi ihanet yağıyor, o yüzden kilit tutmuyor kapı.
Kariyer/statü ve konfor sorunsalı "ise" Gazi Paşa'nın şahsında cisimleşenler dâhil bütün değerlerimizi bile isteye mezeye dönüştürüyor.
Bölücü örgütlerin en kolay hareket ettiği yerlerin başında üniversitelerin gelmesi fazla söze gerek bırakmıyor.
"Torpille işe girenin kazancı helâldir" diyen diyanet yetkilisi tüyü dikip gülümsüyor.
Milliyetçiler yapmaz değil mi böyle bir şey, politik maymuncukla kamu imkânlarına çökmez!
*
Bu millet her türlü ideolojiyi sırtından atıp #Töre sancağı altında bir'leştiğinde Tan-rı'nın kılıcından yansıyan güneş belki biraz içimizi ısıtacaktır.
O güne dek dibe doğru gömülmeye mahkûmuz.
Gariplerin yurdu ülkemin bahtı gibi kara denizine bakarak yağmurlu bir günde çay içerek yazıyor bu satırları vatan'daş...
Vatan için yaşamak sorunsalını çözmek iradesi henüz ete kemiğe bürünebilmiş, hüzün kayalıklarından parçalar koparacak kadar güçlü dalgalar üretebilmiş değil.
Son dermanı ile mahzun mahzun dalgalanıyor bayrak.