Elimde Roger Penrose imzalı yeni edindiğim bir kitap var: Kralın Yeni Aklı (Bilgisayar, Zekâ ve Fizik Yasaları).

Elimde Roger Penrose imzalı yeni edindiğim bir kitap var: Kralın Yeni Aklı (Bilgisayar, Zekâ ve Fizik Yasaları).

İlk basımı 1989 tarihli eserin bendeki nüshası 2023/4. baskı ve Koç Üniversitesi yayınlarından.

Yazar 2020 Nobel Fizik Ödülü sahibi bir bilim insanı.

Ancak kendisi teorik fizik problemlerine ilgi duyan usta bir matematikçi aslında.

Bizim ülkemizde birinin hem fizik hem de matematik dehası olmasını anlayan bulunmaz pek!

Din profesörü bile dinin bir alanının küçücük bir odasına hapseder kendini.

"Bilen'e" denk gelmek zor, gelince koruyup yaşatmak daha zordur o yüzden buralarda.

Hele ârifleri bir kaşık suda boğarlar.

Kitabın ilk sayfasında bizi şu cümle karşılıyor:

"Bu kitabı, basımını görecek kadar yaşamayan sevgili annemin aziz hatırasına ithaf ediyorum."

Mr. Penrose 1931'de doğduğuna göre 58 yaşında düşmüş bu notu.

Annesi doktor, babası genetik uzmanı, 2 kardeşinden biri ünlü matematikçilerden, diğeri satranç şampiyonu.

26 yaşında University of Cambridge'den doktorasını almış.

1969'da Hawking ile müthiş bir teoremi kanıtlamışlar ki yazsam yazının geri kalanını okumaz kimse.

Daha sonraları kimyasal maddelerin niteliklerini anlamakta kullanılan (keşfettiği) Penrose şekilleri ayrıca ilginç.

Soyut matematikte de büyük başarıları var.

University of Oxford'da Rouse Ball Matematik Kürsüsü profesörlüğüne getirilmiş.

63 yaşında Sir unvanı verilmiş.

Herhalde meramımız anlaşılmıştır.

Elin gâvuru 1.5 milyar Müslümanı nasıl güdüyor ve nasıl aşmış!

Veya onlar nasıl düşmüş!

"Kitaba Andersen'in ünlü Kralın Yeni Giysileri masalından esinlenerek ad koyan Sir Penrose çocuk saflığına sahiptir denemeyeceğine göre bu başlığı neden seçmiştir?" diye soruyor çevirmen.

"Bunun nedenini 20. yy'da gelişen teknik imkânların bilimsel görüş ve anlayışımızda yol açtığı yeni yönelimlerde aramalıyız." diye de cevaplıyor.

Gözlem, deney, varsayım, kuram üzerine kurgulanmış bilimsel yöntem konusunda yeniden düşünmeye başlayıp büyük mesafe kateden gâvurlara (!) öylece bakan biz Müslümanlar!

İnsan ile arasına örülen kalın duvarı tırnaklarıyla aşındırıp nicedir terk ettiğimiz irfan yoluna girmekte olduğu izlenimini veren Batı ve irfanın hâlâ bizde temsil edildiğini zanneden cahil Doğu!

Celâl Şengör ve onunla cedelleşen cenahtan ibaret bir 2 kutuplu hamakat gürültüsünü manzaranın tamamı diye bellemekte ısrarcı yığınların içinde ıssızlığı yaşayan ve açmadan soldurulan goncalar.

*

Çevirmen sunuş yazısını (1997) şöyle bitiriyor:

"Sanırım, tamamını okumak için verilecek uzun ve zahmetli bir uğraştan sonra kitabın akılda kalacak özü, Penrose'un, genel bir tanımlamayla, bir tür bilgisayarın karmaşık hesap eylemlerinden yararlanılarak insan düşüncesinin modellenebileceği görüşünü benimseyen Yapay Zekâcılar'a karşı olduğudur."

*

Kitabın son cümleleri:

..."Bu tür sorulara ilke olarak yanıt verebilmek için, bir bilinç kuramına ihtiyaç vardır. Fakat kendisi bilinçli olmayan bir varlığa bu tür problemlerin özünü açıklamaya başlamak bile nasıl mümkün olabilir?"

*

Onlar, irfana giden yolu İblis ve zürriyetinin üstün bir maharetle tıkamayı başardığı sözde yüksek Bat medeniyetinin şüphesiz son yüzyıllarda bizle karşılaştırılamayacak kadar çileli dehâları.

Bizim ceddimizden devralıp savurduğumuz irfan incilerinin birkaçı esen rüzgârla onlara ulaşsa güneş işte o Batıdan doğabilir ansızın.

Doğunun zevali demektir bu.

*

Akıllı uslu çocuklar gibi irfanımızı bulup sarılmak zorundayız.

Bunun için öncelikle irfan ile aramıza sokulan insan ve İslâm yorumunu savunup dayatan müptezellere haddini bildirmek şart.

Türkleşmek ve İslâmlaşmak böyledir.