Bugün 35 yaş altı nüfusumuzun tamamı, yani nüfusumuzun en genç yarısı NATO tipi dincilik (İslâmî değil) kimyasalından mamül tedrisattan geçmiştir.

Bugün 35 yaş altı nüfusumuzun tamamı, yani nüfusumuzun en genç yarısı NATO tipi dincilik (İslâmî değil) kimyasalından mamül tedrisattan geçmiştir.

Tabloyu anlamak için bakmamız gereken Gazi Paşa ise, o vakte kadar rahat yatakta uyuma fırsatı bulamadan cepheden cepheye koşturarak vatan toprağının her tarafında kan kokusu ile ciğerlerini doldurduktan sonra nihayet harap, bitap, yorgun, solgun, beli bükülmüş, aç, ilaçsız ve gözleri hatıraların ağırlığı ile çökmüş bir milletin başında devleti kurduğunda 42 yaşındaydı.

Askerî dehasını siyâsî deha ile taçlandırdığı 15 senelik reisliği döneminde, kan, barut ve ceset kokusuyla dolu, hiç bitmeyecekmiş gibi uzun ve korkunç bir süreçle âdetâ topraktan kazınacak kadar acınası hâle düşürülmüş o "erkeksiz" toplumdan gözlerinde beliren ümit ışığı artık dışarı sızabilen bir millet yeşermeye başlamıştı.

1923-1938 arasındaki o onbeş yılın son birkaçında bedenini saran hastalıklarla boğuşmuştu Gazi.

İlk meclis tutanaklarından sonu gelmez savaşlarla sağlıklı erkek nüfusumuz yok denecek sayıya düştüğü için damızlık erkek ithalinin önerildiği okunabilir.

İstanbul'u bir şehir olmaktan kentliğe düşüren ve onu dünyanın en güzel şehri iken 15 yaşında gencecik gonca bir kız çocuğunun 80 yaşındaki hadsize verilip soldurulması misâli müteahhitlere meze eyleyen NATO tipi belediye anlayışı o kartpostallık fotoğrafları nasıl da yırtıp yaktı ise son 2000 sonrası betoncul siyaset de toplamda Gazi Paşa'dan 1,5 kat fazla sürede ve üstelik bir eli yağda diğer eli balda iken Türk milletinin gözündeki o ışığı sanırım keyif de alarak itina ile söndürdü.

2002'den bu yana, bizzat politik önderi tarafından "aldatıldık, milletimden helâllik istiyorum" cümlesini defalarca duymamıza vesile olan yapılardan sayısız darbe yedi millet.

Hak ederek değil aykırı yollar bularak bir şeylere ulaşılabileceğine, yoldan çıkmadan yol alınamayacağına, harama sapmanın önemsizliğine inandırıldı.

Haktan, hukuktan, helâlden ayrılmamakta ısrar eden namuslu iman ehli TÖRELİLER için yollar beton kapılarla kapatıldı.

Artık aynı kimliği taşıdığımız şahıslara vatan-daş demek bile zorlaştı.

Bir müteaahhitten "daire" alarak edinilebilir bir meta sanki vatandaşlık!

Ülke için, insanımız için, toprağımız-bayrağımız için bağlılık hissetmek nedense hiç sorgulanmıyor.

Hoş, 23 yıldır cari kesintisiz aynı zihniyetin yönettiği eğitim sistemi vatan-daş-lık duygularını ne kadar kazandırıyor, herkesin malumu.

Neticede çok ama çok yanlış politikalarla, hele düşünmeyi ve muhakeme etmeyi kısırlaştıran test usulü ölçme ve değerlendirmede ısrar edilmesi ile dolaşıma sokulan yığınsal nüfusun niteliğini anlatmaya gerek yok.

Anlayamayan, anlatamayan, bir paragrafı yorumlayamayan, anlam dünyası olmayan bu yığınları bir kenara bırakalım, merdiven altı özel ders sektörünü yaratan sayısız öğretmen nereden çıktı Allah aşkına?

Okullu öğrenciler özel derse neden ihtiyaç duysun ve öğretmen neden özel/ücretli ders veriyor olsun?

Yeni ME Bakanı çok şaşırtıcı biçimde doğru işler yapmaya başladı ancak "özel/ücretli dersçi öğretmenler" yeni maarif modeline uyum sağlayamayı beceremiyor gibi.

Akademide kalbur üstü fakültelerde bile perdeye yansıttığı slaytı harf harf okuyup bitince "bu kadar" deyip salonu terk eden hocalar da az değil bu arada.

Öyle üniversite mi olur arkadaş?

Kreş ve anaokullarında İngilizce öğretmeye çalışılması da yıkıcı etkilerle tam gaz sürüyor.

Vakti çoktan geçti kanaatimce, ben de o gözleri kısılmışlardanım, ama siz, statü, konfor ve mal biriktirerek dünyaya yapışan kötü talihli bireyler, sahi, nereye gidiyorsunuz?

Töre'ye kılıç çeken belâdan başka bir şey çağırmış olmaz.

*

Öte yandan siyasal dinci, cumağatçı, tarikatçı zihniyet...

Buraya parantez açmalıyım:

Zihinsel faaliyetler insanın beden varlığına dairdir, can'a dahil değil.

O beden ABD'deki bir kimya şirketine göre; %65 oksijen, %18 karbon, %10 hidrojen, %3 nitrojen, %1.5 kalsiyum, %1 fosfor ve geri kalanının da diğer elementlerden oluşuyor, bu maddelerin toplam New York Borsa değeri ise 5 dolar.

Demek ki biz eleştirdiğimiz zihniyetin insanı özü itibariyle tanımadığını o yüzden aslında İslâm ile ilgisi bulunmadığını vurguluyoruz.

İnsan özü 5 dolarlık bedenle ilişkili değil yani.

Parantezi kapatalım.

Öte yandan siyasal dinci, cumağatçı, tarikatçı zihniyet kupkuru ve tatsız bir retorikle cesedini İslâm ile ilişkilendirmeye çalışarak hareket alanını genişletmek istiyor.

Genişlettikçe de İslâm/Töre izleri siliniyor.

Şu sıralar Ramazan ayındayız meselâ, var mı o manevî atmosfer?

*

İman ile küfrün savaşında iblis insanlara din görünümlü seçenekler sunuyor ve insanlar iradeleri ile tercihte bulunuyor.

İblis zannında haklı çıkıyor her geçen an.

*

Ekrem de müteahhit.

Kent uzlaşısının bu tarafı NATO betonculuğu, tamam da, diğer taraf ne?

Usulsüz/yok hükmündeki yatay geçiş skandalında adı henüz bilinmeyen öbür 100 küsür kişinin ortak yanları nedir?

O da, bu da, beraber kahramanlık marşları söylediğimiz arkadaşlarım da gerçek soruları görmüyor.

Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanlığı deyince akla gelecek ilk isim olmayan ama öyle anılmaya itiraz da etmeyen Binali kardeşimden ve başarılı oğlundan da bahsedecektim ama yazının sonuna geldik, kusura kalmasınlar.

“Vatandaşlık tanımı yeni anayasada elbette ki gözden geçirilebilir. Bir etnik kimliği tanımlamak, öne çıkarmak değil de vatandaşlığı, etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir.” cümleleri ona ait.

Yani TDT Aksakallar Konseyi Başkanı Binali kardeşim Türklüğü etnik kimlik zannediyor.

Peki bu ne uzlaşısı?

*

Biliyor musunuz, özellikle 2000'den sonra utanma duygusunu hiç bilmeyen, yalan konuşmayı sanat zanneden ve bolca yemin edip söz veren ama asla tutmayan "bir kısım" zevattan söz ediliyor.

Sadece genç değil bunlar, yaş alanları, saçı sakalı ağaranları da epeyce fazla.

Neden acaba?

Helâl lokma unutulduğu için olabilir mi?

Öyle ya, kul hakkı yemenin orucu bozmadığına eminler.

Aç kalıyorlar ama oruç onları tutmuyor.

*

Zihinsel devrim yetmez.

İnsanı arayıp bulmalısınız derin okyanusların karanlıklarında.

Evet, kendimi katmadım fiilin çekimine.

Çünkü benden bu kadar.

Kurallar değişti.