Devlet'in sivil ve resmî unsurları vardır.
Dernek ve vakıfları sivil, kamu kurum ve kuruluşlarını da resmî diye niteleyebiliriz.
Hükumete bağlı olan ve olmayanlar da denebilir.
Günümüz Türkiye'sinde bunların karmaşık ilişkilerle iç içe geçtiği malumdur.
Cemaat ve örgüt yapıları da çapraşık ilişkilerin şehvetini keşfetmiş, veled-i zina çıktılar düzenin devamına memur üretmeye başlamıştır.
Küresel emperyalizmin, asit kazanında erittiği Hz. İnsan yerine transhumanizmi peydahladığını trene bakar gibi seyredenlerin abdestleri şüphelidir.
Aile, adalet, liyakat, ehliyet, istişare, eğitim, kültür, itikat, tevhidî sistemler, emniyet, emanet, sağlıklı beslenme, Töreli mahalle/köy/şehirler, toprağa saygı, cümle varlığa hürmet, temel haklar vs umarsızca yok sayılıp tarumar edilirken elde kalan sonuçtan başkası mümkün olamazdı.
Kırmızı başlıklı kızı ruh köklerinden güle oynaya koparan iblis soyu ilahlık iddiasıyla insaniyeti çiğ çiğ yemiş bulunuyor.
Şirk ve kul hakkı gibi affedilmez iki büyük günaha iyice saplanan yönetici elitin (görünen ama) görülmeyen asalak enikleri büyük Türk milletini vücuda getiren irfanı çağdan silme yolunda her an yeni mevziler kazanmaktadır.
Futbol bahanesi ile ve güç gösterisi takıyyesiyle her türlü hukuku çiğneyen ihanet şebekesinin siyasetten aldığı cesarete dayanan rahatlığı can sıkıcı değil midir?
İnsanî üretimlerin unutturulup sağlıklı beslenmenin imkânsız hâle getirildiği ve milyonlarca insanın unlu mamulleri doymanın biricik yolu diye gördüğü şartlardan bahsediyoruz.
Hayvansal/bitkisel organik yağ ve proteinin üretilmesi beklenen tarım alanlarında her gün yeni beton yığınları yükseliyor.
İçme suyu kaynakları tehdit altında.
Nüfusun geneli o deneysel sıvıları kurtarıcı zannediyor hâlâ.
Şimdi de iklim krizine inandırıldı zombiler.
Yeni bir iklim sözleşmesi dayatılmak üzere.
Halk diyorsanız ona, o uyuyor.
Sahip olabileceğine inandırılan Müslümanlar cehenneme deli gibi odun taşıyorlar.
Dinî liderler ekseriya Müslüman değil, belli ki.
*
STK liderleri ve kamu görevlileri bu işlevleri aracılığı ile zenginleşemezler.
Hele hele millî kavramları etiket gibi taşıyanlar kendi namlarına işlere girişemezler.
Hizmet, cümle varlığadır ama nefse değildir.
Öyle mi "oynanıyor" oyun peki?
Velhasıl hızla yozlaşıyoruz.
Derhal Töre seferberliğine geçilmelidir.
Öncesinde içinde ajanların cirit attığı özellikle din soslu bütün yapılar sıfırlanmalıdır.
İşe Türkistan tasavvufunun esamisinin okunmadığı tekke ve cumağatlardan başlanmalıdır.
Siyasetle en ufak irtibatı bulunan sözde kanaat önderleri ile onları oy deposunun sahibi gören siyasetçiler kara listenin tepesine yazılmalıdır.
Büyükşehir yasaları iptal edilmeli, kişisel toprak mülkiyeti yasaklanmalı, betonarme bina üretimi devlet tekeline alınmalı, Töreli köy, kasaba ve şehirler kurulmalı, organik tarım ve hayvancılığa ağırlık verilmeli, Türk aile ocakları ivedilikle ihyâ edilmeli, bütün eğitim sistemi Töreli ilim adamlarına devredilmeli, yasaların tamamı ve anayasa Ocaklı aksakallılar eliyle sil baştan yazılıp uygulanmalı, ihanetin tanımı ve hainlerin gecikmeksizin itlafı sağlanmalıdır.
Elde mevcut Ocaklı 200 hâkim ve savcı adalet sistemini 1 ayda rayına oturtur.
DSÖ, BM, AB, WB ve diğer küresel örgütlerle imzalanan anlaşmalar yırtılmalıdır.
İkili-gizli anlaşmalar açıklanmalıdır.
Akıllı şehir vs uygulamaları hemen durdurulmalıdır.
Kaçak sığınmacılar şu an gönderilmelidir.
Son 22 yılda aslen Türk olmadığı hâlde vatandaşlık verilenlerin mal varlıkları millileştirilip TC uyrukları alınmalıdır.
Ahlâksız yöntemlerle kamudan edinilen kazançların (maaş, ihale, kullanım hakkı vs) tümü yasal faiziyle tahsil edilip failler en ağır cezalara çarptırılmalıdır.
Kamunun 1 kuruşunu bile çalmış olanın halka açık meydanda asılarak idam edileceği bir sıkı düzen kurulmalıdır.
Din, erenlerin nefeslerindeki itikade göre yeniden öğretilmelidir.
Namuslu ve dürüst olmayan, başkasının hakkına el uzatan ve haklıyı bastıran kim olursa olsun başını kaybetmelidir.
Bu vatanın gençleri ancak o vakit kodlarına dönecek, Türk Yüzyılı başlayacaktır.
"Emine Işınsu Türkiye'de en iyi Yunus, Hacı Bayram, Mısrî romanlarını yazdı. Tuhaftır, bu romanları dinidarlar bir yana ülkücü kesim de görmezden geldi, okumadı..." diyor Mustafa Tatcı Hoca.
“Ülküler gökteki yıldızlar gibidirler, onlara ulaşılmaz ama onlarla rota tayin edilir.” sözü de Emine Işınsu'ya (Çiçekler Büyür adlı eserinde) ait.
Çiçekler artık büyüsün ve o rota o romanlardaki gibi, o yıldızlarla tayin edilsin, sonra birleşsin, yürüsün millet.
Arınarak, temizle"n/y"erek, bir an duraksamadan...