Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, “ Türk Einstein“ olarak bilinen önemli bir bilim insanımızdır.

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, “ Türk Einstein“ olarak bilinen önemli bir bilim insanımızdır. Kimya mühendisi ve akademisyendir. Moleküler biyoloji, kimya alanlarında önemli çalışmaları ile tanınır. Ayrıca Türkçe sevdalısı, ve milli kültür savunucusu olarak bilinir. Rahmetli bilim insanımızın ilginç görüşleri vardı. Bir konuşmasında şöyle demişti: “Batı dillerinde gönül kelimesinin karşılığı yoktur. Çünkü insanlık yoktur. Her gittikleri yere, sömürgecilik icat eden de Batı’dır.” Yaptığımız bir inceleme gösteriyor ki, güzel Türkçemizde “Gönül” ile ilgili ne kadar deyimler vardır: “Gönül gönüle vermek” “gönlünden geçmek” “gönül rızası almak“ “gönül hoşluğu“ “Gönül kaptırmak““ Gönül kimi severse güzel odur” “gönülden Gönül’e yol vardır” “Gönül kocamaz” ayrıca “gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır” benzeri atasözlerimiz de vardır. Ne medeniyetimizin temel değerlerinin farkındayız, ne de yeteri kadar kendimizi, tüm dünyayı anlatma becerilerine ve vasıtalar sahibiz.

GÜÇLÜ OLACAĞIZ

Türkiye, bor madeni rezervi anlamında, dünyada birinci sırada. Toryum rezervi olarak, Hindistan‘dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Özellikle Toryum‘dan üretilecek enerji binlerce yıl ülkemize yetecek durumda. 2007’de Isparta uçak kazasında altı bilim adamımızı kaybettik. Toryum enerji programları üzerinde önemli çalışmalar yapıyorlardı. Özellikle Prof. Engin Arık önemli bir bilim insanıydı. Kamuoyunda bu kazanın sabotaj olduğu, asıl hedefin, bilim insanlarımız olduğu itirazla kabul edildi. Emperyalizmin gözü Türkiye üzerinde.

SABANCI NE DEMİŞTİ

2004 yılında kaybettiğimiz Sakıp Sabancı, ülkemizin en önde gelen iş insanlarındandı. Sabancı Holding  Yönetim Kurulu Başkanıydı. Tüm ülkede tanınır ve sevilirdi. Mütevazi, renkli, hayırsever, güzel gönüllü halka yakın kişilikti. Türk halkı onu hiç unutmadı. Onu “Sakıp Ağa “diye sevdi. Bir oğlu iki kızı vardı. Oğlum Metin engelliydi. Sakıp Ağa’yı bir televizyon programında dinlemiş, çok etkilenmiştim. Programda sunucu hanıma çok duygulu bir biçimde şunları söylüyordu; “en büyük zenginlik sağlıklı olmaktır. Bazen geç de olsa bunu anlarız. Fabrikalar yaptım, binalar diktim ama oğlumun ayağına bir çift ayakkabı alıp yürütmedim. Toyota fabrikası kurdum, oğluma araba veremedim. Pasaportla onu tanıştıramadım. Size tüm samimiyetimle söylüyorum ki, 27 yaşındaki oğlum Metin, baba beni evlendir, bana araba ver desin tüm servetimi şuraya bırakayım.“ ne kadar çok şey anlatmış rahmetli. Zenginlik herkese göre değişir. O kadar nimetler, zenginlik içindeyiz ki, farkında bile olmaz, kıymetini bilmez, gereksiz hisler, düşünceler içinde savurur gideriz. Dünyayı kendimize zindan ederiz. Sahip olduğumuz, nimetlerin kıymetini bilelim, şükredelim, huzur bulalım, mutlu olalım.