Sayın Ekrem İmamoğlu’nun bu gün mahkemesi olduğu halde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Almanya seyahatine çıkması, öngörüden uzak bir karardır.
Sayın Ekrem İmamoğlu’nun bu gün mahkemesi olduğu halde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Almanya seyahatine çıkması, öngörüden uzak bir karardır. Aleyhte bir karar çıkması halinde, seyahati yarı da kesip dönecekseniz seyahate çıkmamanız gerekirdi. Ayrıca CHP üst Yönetiminin Sayın İmamoğlu’na destek konusunda parçalı görüntü vermesi de her şeyin basına yansıdığı gibi olmadığının bir işareti olarak görülmelidir.
Diğer yandan Mahkeme Heyetinin bir önceki duruşmanın aksine, tanıkları dinlemeyi, düzenlenen raporu incelemeyi ve görüntüleri izlenmeyi kabul etmesi perde gerisinde bazı gelişmelerin olduğu izlenimini vermiştir. Savunma Makamının öne sürdüğü bütün delillere rağmen, Savcılık Makamının iddianameyi değiştirmemesi, planlanan cezanın verileceğini kesinleştirmiştir. Bu şartlar altında verilecek kararın İstinaf Mahkemesinde bozulmasının gerekçesi hazırlanmıştır.
Duruşma sona ermeden Mahkeme Heyeti teamüllerin aksine duruşmaya 3 saat ara vermiştir. Bu arada Sayın İmamoğlu saat 16:00 için halkı Saraçhane’ye davet etmiştir. Bu davet planlanmış gibi Sayın Meral Akşener’den karşılık bulmuştur. Mahkeme Heyeti kararını açıklamış, 2 yıl, 7 ay, 15 gün hapis ve siyasetten yasaklama kararı vermiştir. Kararın hukuki gerekçesi yoktur. Siyasi karar olduğu yolunda hemen herkes hemfikirdir. Sayın Mahkeme Heyeti Millet adına değil, Millete rağmen bir karar vermiştir.
Saraçhane de Sayın Meral Akşener ve Sayın İmamoğlu müthiş bir dayanışma içinde gövde gösterisi yapmışlardır. Verilen mesajların satır aralarını iyi okumak gerekir. Siyasette gerçekler hiçbir zaman basına yansıdığı gibi değildir. Perde gerisinde, ver İstanbul’u, al Cumhurbaşkanlığını pazarlığı olduğu uzun zamandır konuşulmaktadır. Bu duruşmada ceza verilirse anlaşmanın sağlandığı, verilmezse Sayın Kılıçdaroğlu’nun aday olacağı konuşuluyordu. Ceza verildiğine göre, hesap sorulmaması şartına bağlı olarak, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı yolunun açıldığı söylenmektedir.
15 Aralık 2022 Perşembe günü Altılı Masanın Liderleri yine Saraçhane de bir araya geleceklerdir. Herkes orada eteğindeki taşı dökecektir. Ancak ipler Sayın Meral Akşener’in elindedir. Uzun zamandır kazanabilecek aday şartını öne sürmüş, bir türlü kendisini anlatamamıştır. Zaten siyasetin doğası gereği Sayın Mansur Yavaş’ın aday olmasını istemez. İsterse Merkez sağın liderliğini eliyle teslim etmiş olurdu. Sayın Akşener için en doğru adayın Sayın İmamoğlu olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Sayın İmamoğlu Saraçhanede yaptığı konuşmada, ceketini çıkarmaktan, gençliğinden ve umutlarından söz ederek adeta yarım ağızla adaylık sinyali vermiş, çevresindekiler tarafından sempatiyle karşılanmıştır. Ayrıca dikkat çekici bir şekilde güvenlik güçleri, halkın Saraçhane de toplanmasına zorluk çıkarmamıştır. CHP Yönetiminden orada olması gerekenler neden orada değildi, bunu ayrıca değerlendirmek gerekir. Kimse bizim aklımızla oynamasın. İktidarla pazarlık yapılmadan adaylık konusu netlik kazanmaz.
Gelelim karşı mahallenin eski önderlerine. Sayın Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik danışıklı olarak Mahkeme kararının adaletsiz olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Ayrıca İstinaf safhasında yanlışın düzeltileceğini umut ettiklerini ifade etmişlerdir. Yani adeta yol haritasını çizmişlerdir. Bu AKP eskilerine sormak lazım, Ergenekon ve Balyoz davalarına bakan Mahkeme Heyetleri adaletsiz kararları verirken neredeydiler. Bu eski siyasetçilerin İngiltere bağlantıları göz ardı edilmemelidir.
Ey halkım saflığı bırakın. Benim 41 yıllık Kamu görevimin 27 yılı Meclis Komisyonlarında geçmiştir. O kamera önünde savaş edenler, kamera arkasında can ciğer kuzu sarmasıdır. Dikkat ederseniz Sayın İmamoğlu aynen Sayın Erdoğan’ın geçtiği süreçten geçmektedir. Bir de Pınarhisar Cezaevine gönderilirse, karbon kopya gibi aynısı olacaktır. Sistem ekonomik suç işleyenleri cezalandırmama üzerine kurulmuştur. İktidarı kaybedeceğini anlayanlar, geleceklerini kurtarmanın peşine düşmüşlerdir. Anlaşırlar hiç merek etmeyin. Bu geçmişte böyleydi, şimdi böyle, gelecekte de böyle olacaktır. Kaybeden ve kandırılan daima halktır.