Son günlerde meydana gelen olayları birbirinden ayrı düşünmemek gerekir.
Son günlerde meydana gelen olayları birbirinden ayrı düşünmemek gerekir. Türkiye’yi yönetenlere bırakmayacak kadar önemli görenlerin yürüttüğü bir Toplum Mühendisliği ile karşı karşıyayız. Farklı olayları sahneye koyuyorlar ama arka planda bütün olayların arasında bağlantılar olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz hafta İsmail Ağa Cemaati ile ilgili 6 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz olayını konuşuyorduk. Toplum, tecavüze uğrayan bu çocuğun durumuna gösterdiği hassasiyeti, Sayın Ekrem İmamoğlu davasına göstermemiştir. Sonuçta Mahkeme tarafından alınan karar karşısında şok olmuştur.
Öncelikle İsmail Ağa Cemaati ile ilgili istismar ve tecavüz olayı, toplumun her kademesinde tartışılırken, haberlere ulaşım engeli konulmamıştır. Sayın Erdoğan bu konuda önce sessiz kalmış, sonra tepkisini göstermiştir. Daha sonra olayın failleri gözaltına alınmışlardır. Buraya kadar her şey normal seyrinde ilerlemiştir. Sayın Soylu’nun İsmail Ağa Cemaati ile ilgili duruşu dikkate alınırsa bu tutuklamalar nasıl yapılmıştır? Tutuklama emrini kendisi mi vermiş, yoksa ona rağmen mi İstanbul Emniyetimi bu gözaltı olayını gerçekleştirmiştir, bunun açıklığa kavuşturulması zorunludur. Gözaltılar Sayın Bakan’a rağmen yapılmışsa, işin boyutu değişmiş demektir. Bu konuda ciddi şüphelerim bulunmaktadır.
İstanbul Emniyeti gözaltı operasyon talimatını Saraydan almışsa, bu durum İsmail Ağa Cemaati üzerinden Sayın Soylu’ya ayar verildiği anlamına gelmektedir. Bilek güreşi devam etmektedir ve daha henüz bükülmüş bilek yoktur. Toplum yoğun bir şekilde istismar olayına odaklanmışken, aniden Mahkemenin Sayın Ekrem İmamoğlu kararı ile sarsılmıştır. Mahkemenin bu kararı baskı altında aldığı konusunda yoğun bir kanaat hakimdir. Sarayın bu konuda etkili olduğu söylenmektedir. Eğer böyleyse hiç de akıllıca bir tercih değildir. Rakibin mağdur edilmesi onu kahraman yapar. Bunu Sayın Erdoğan’ın bilmemesi mümkün değildir. Bu hususta da derin şüphelerim vardır. Doğruya ulaşmak için düşüncemizin yönünü değiştirmeliyiz.
İşte bu aşamada Mahkemenin hukuk dışı karar almasında hangi odaklar etkili olmuştur? Bu konuda İsmail Ağa Cemaatinin yurt içi ve yurt dışı bağlantıları incelenmelidir. AKP’nin eski siyasetçilerinden Sayın Abdullah Gül, Hüseyin Çelik, Bülent Arınç ve Cemil Çiçek gibi isimlerin Mahkeme Kararına karşı açıkladıkları görüşler değerlendirmeye alınmalıdır. Geçmişte işlenen adaletsizlikler karşısında, hiçbir karşı tavrı olmayan bu zatların birden bire adalet kahramanı kesilmeleri şaşırtıcıdır. Olayların içinde kimlerin olduğu, kimlerin rol üstlendikleri önemli değildir. Burada önemli olan, farklı olaylar arasında bağlantı kurarak, gelişmeleri bir amaç doğrultusunda yönetmektir. Halen Türkiye’de yapılan budur.
Son olaylar bize, mücadelenin sadece İktidar muhalefet arasında olmadığını, daha çetin mücadelelerin partilerin içinde olduğunu göstermiştir. AKP ve CHP de bu mücadelenin tarafları net olarak saflarını belirlemişlerdir. Bu durum, sözle ifade edilmese bile vücut dillerinden anlaşılmaktadır. CHP de ilk defa Sayın Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu birbirlerine açıktan rakip olmuşlardır. Millet İttifakı içinde de Sayın Meral Akşener’in net olarak Sayın İmamoğlu’nu destekleyeceği belli olmuştur. Böyle bir durumda fedakarlığın yine Sayın Kılıçdaroğlu’na düşeceği anlaşılmaktadır. Bunu yapar mı, şüphelerim var.
‘’Ahmak Davasının’’ Gerekçeli Kararı açıklandıktan sonra, bilerek veya bilmeden yapılan hatalar, bu Kararın İstinaf Bölge Adliye Mahkemesinden geri döneceğini göstermiştir. Yeni ortaya çıkan Saraçhane Ruhunun ve toplumun demokratik tepkilerinin doğru yönetilmesi halinde hukuksuzluğun geri püskürtülmesi mümkündür. Altılı Masa da bundan sonra daha az hata yapılması zorunludur. Seçmen cesaret ve kararlılık iradesi görmeden oyunun yönünü değiştirmek istememektedir. İktidar kanadı ise çok profesyonelce hamleler yapmaktadır. Seçim sandıklarının yanına bir de Referandum Sandığı konulması bunlardan birisi olarak durmaktadır. Bunun önlenmesi için İyi Partiye büyük görev düşmektedir. Yaparlar mı çok emin değilim, şüphelerim var.
Milletimiz İran da yaşananları görmez, aklını başına almazsa, bir gün mutlaka aynı olayları yaşamak zorunda kalacağız. Bu nedenle kimsenin muhalefet disiplinini bozarak mücadeleyi aksatma lüksü yoktur. Önümüzdeki mücadele kaybedecek çok şeyi olduğunu söyleyenlerle, canından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlar arasında geçecektir. Taciz ve istismar hakkımız önlenemez diyenler, utanmadan güç gösterisi yaparken, özgürlük, adalet ve demokrasi yanlılarının ayrışmaları kabul edilemez.