Hayatın her alanında sıkışmışlıkların olması mümkündür.
Hayatın her alanında sıkışmışlıkların olması mümkündür. Ancak her türlü darboğazdan çıkmak için mutlaka bir yol vardır. Önce darboğazın nasıl meydana geldiğini tespit etmekle işe başlamak gerekir. Sorun teşhis edilmeden çözüm bulunması mümkün değildir. Genellikle sorunların çözümünde uygulanan yöntem problemin başladığı noktaya geri dönmektir. Uygulamada hangi yanlışlıkların yapıldığını sorgulamak gerekir. Yapılan yanlışlıklar sistematik bir şekilde düzeltildiği takdirde, dar boğazdan çıkılması mümkündür. Sorunlar karşısında asla pes etmemek gerekir.
İnsanlar yanlışlarını görseler bile bazı hallerde kuşatıldıklarını hissederler. Bu durumda kuşatmadan kurtulmanın bir yolu bulunmalıdır. Kuşatılmışlığı kırmanın en sağlıklı yolu kuşatmanın en zayıf halkasını tespit etmekle mümkündür. Hayatın hangi alanında olursa olsun bir kuşatma en zayıf halkası kadar güçlüdür. Bu nedenle zayıf halkaya yüklenmek gerekir. Sorunun çözülmesi için zayıf halkaya yüklenmek yerine, gücün farklı alanlara yayılması cepheyi genişletir. Geniş cephede mücadele edilmesi başarı şansını azaltır. Bazen devlet yönetiminde bulunanların çevreleri menfaat şebekeleri tarafından kuşatılırlar. Bu şebekeler yöneticilerin çevre ile ilişkilerini engelleyerek menfaatleri doğrultusunda kararlar verilmesini sağlarlar.
Hangi sektörde çalışırsa çalışsın yöneticiler, etraflarının kuşatılmasına izin vermemelidirler. İyi yöneticin en önemli özelliği bir çıkış yolunu daima kontrol altında tutmasıdır. Bu anlamda hem Türkiye, hem de Türkiye’yi yönetenler kuşatma altındadır. Türkiye'nin çevresine baktığımız zaman, sorunlu olamadığımız bir komşumuzun olmadığı görülmektedir. Bölgemizde yalnızlığa itilmiş durumdayız. Bütün komşu devletler ülkemize sırt çevirmiş durumdadırlar. Batı da Ege Adaları ve Yunanistan, Doğu da Ermenistan ve İran, Güneydoğu da emperyalist destekli terör örgütleri, Akdeniz de ABD öncülüğünde Fransa, Yunanistan ile neredeyse çatışma noktasına gelmiş durumdayız. İsrail ve Mısır ile ilişkilerimiz sancılıdır.
Sorunun çözüm yolunu bulmak için, önce bu noktaya nasıl gelindiğini tespiti ile işe başlamak gerekir. Sebebi hiç tartışmasız Siyasal İslam eksenli dış politikadır. Öncelikle bundan vaz geçilmelidir. Komşular ile dostluk ilişkilerinin kurulması için dış politika da fabrika ayarlarına dönülmesi zorunludur. Karşılıklı güven esasına dayanan komşuluk ilişkileri, bölgemizde barış ikliminin yeniden kurulmasına katkı sağlayacaktır. Kuzey komşumuz ile iyi ilişkiler içimde olmak, Araplar arasındaki mezhep ilişkilerinde taraf olmamak, ABD ve Batı emperyalizminin Ortadoğu’daki petrol çıkarlarına karışmamak dış politikamızın vaz geçilmez ilkelerinden olmalıdır.
Türkiye'yi yönetenler, Parlamenter Sistemden vaz geçerek Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sitemine geçme kararı vermekle başlarına büyük bir sorun almışlardır. Bu sistem tek adam sistemi olmaktan çok, yalnız adam sistemidir. Devlet güvenliğini sağlayan bütün kurum ve kuruluşlar çökertilerek yalnız adam yönetimi kuşatma alına alınmıştır. Bu durum bilerek ve isteyerek yapılmıştır. Dikkat edilirse kuşatma halkasında bulunanlar yalnız adamın millet ile ilişkilerini koparmışlardır. İstedikleri kararı aldırmaktadırlar. Son kararlara bakılırsa bırakın ülkeyi düşünmeyi, kendisini düşünen bir insan bile bu kararları kolay kolay alamaz. Buradan gerçeklerin kendisinden saklandığı anlaşılmaktadır.
Bu girdaptan kurtulmak için öncelikle parlamenter sisteme geçmek veya mevcut sistemde rehabilitasyona gitmek zorunludur. Ancak bu sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü yalnız adam yönetimi, cemaatler ve küçük ortak tarafından kuşatılmıştır. Eğer iş adamıysanız ve bir ortak ile iş kurmuşsanız, işler iyi gitmiyorsa doğal olarak o ortaklığı bozmanız gerekir. Yeni ortaklar bulmanız yaptığınız işi değiştirmenize bağlıdır. Aynı işi yaparak yeni ortaklar bulmak mümkün değildir. Sorumluluk noktasında bulunanlar, değişim esnekliği gösterdikleri takdirde, dışarıda bu esnekliğe cevap verecek uygun ortaklık adayının bulunduğunu göreceklerdir. Diğer yandan cemaatlerin kuşatmasından kurtulmadan sağlıklı çözümler üretmenin mümkün olmadığını da ifade etmek gerekir.
Tıkandığı açıkça görülen bu sistemde ısrar edilirse, kuşatmanın çok yönlü olarak daralması kaçınılmazdır. Kuşatma halkasındaki menfaat çevrelerinin çatlak seslerinden çıkar çatışmasına düştükleri anlaşılmaktadır. Halbuki Türkiye’nin bu günlerde her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Türkiye içeride enerjisini birleştiremez ise fırsat kollayan dış kuşatma da çemberi iyice daraltacaktır. Onlar hemen saldırmazlar. İç çatışmaları seyrederler ve çatışmalardan sonra planlarını gerçekleştirirler. İşte devlet adamı vizyonu, bu kuşatılmışlıklar içinde çıkış yolu bulabilmektir. Çıkış yolu bulunamazsa bundan sonrasını makaleler değil, tarih yazacaktır.
Herkes tarihten ders almak gerektiğinin ifade eder ama, alması gerekenler ders alma gereğini duymazlar. İşte bu nedenle tarih tekerrür eder. Yazmak yetmiyor. Herkesin aklını başına alması gerekir. Şu alınan son karalar ile bir devlet batıyor, bunu görmek gerekir. Çıkar çevreleri borsa, döviz ve faiz peşinde koşuyorlar. Sonunda onlar mal ve mülkleriyle, bizim gibiler de malsız mülksüz hep birlikte batarız. İşte bu nedenle yanlışa karşı hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz. Yanlışa destek verenler çöküşün sebebi olacaklardır.