​​​​​​​Şu sıralar, İstanbul'dan yarıyıl tâtiline gelen oğlum Yusuf Kerem'in arzusu istikâmetinde ziyâretler yapıyoruz

Şu sıralar, İstanbul'dan yarıyıl tatiline gelen oğlum Yusuf Kerem'in arzusu istikametinde ziyaretler yapıyoruz. Bu meyanda Çarşamba günü ODÜ taraflarındaydık. Vakitte Hz. Bilal Camii'ne gittik. Camiyi hem ismi, hem de mimarisiyle sevdiğimiz kadar, Burhan DUMAN ve Hasan CAMCI hocalarımızı da seviyoruz. Yusuf'la olunca oraya illaki bir gitmeye can atıyoruz. Namazdan sonra Burhan Hoca Kur'an'dan bir sayfa okudu. Çok ağır başlı, sıfır teganni bir tilavetti bu. Tayyar ALTIKULAÇ ismini getirdi aklımıza bu okuyuş tarzıyla. Bir de mealini verdi. Çok az da açıklamalarıyla beraber çok hoş oldu gerçekten. Üstüne üstlük, çıkışta da çaysız bırakmadı ve bunu bizzat yapmak istedi. Hasan Hocamız da geldi. Hasret giderdik. Epey hasbihal ettik. İkindiye yakın ayrıldık. Onlar görev yerlerine, biz de Yenimahalle'ye geçtik. Altınordu Mescidi'nde vakti edadan sonra ORİMDER Başkanımız Abdurrahman MURTAZAOĞLU Beyle buluşup 2 mensubumuza işyerlerinde nezaket ziyaretlerinde bulunduk. Akşama yakın da Emlakçiler Derneği Başkanımız Uğur YÜCE aradı; Metin GÜNDOĞDU Bey'in annesinin taziyesine birlikte gidelim diye. Cenazeye katılmıştık ama; bunu da bizzat taziye için fırsat bilip gittik. Namazı orada, Nedim ŞAHİN Bey'in gösterdiği bir dairede cemaatle kıldık. Program çok kalabalıktı; vali bey ve orada konuşma ve dualarıyla görevlerini çok veciz bir şekilde yerine getiren müftülerimiz başta olmak üzere çok katılım vardı ve de bayağı davet gibi ikramlar hazırlanmıştı. Öyle ki ekip çok olmasına rağmen dağıtımı beklemekte sabırsızlık gösterenler oldu. Arabamız da kalabalıktan nasibini almıştı. Park ettiğimiz yerden sağlamak ta epey zaman aldı. Neyse ki Akyazı Uhud Camii'ne yetiştik vakte. Farza durup da selam verince bir de ne göreyim; sanki sözleşmiş gibi bizim delikanlılar da burada. Namazdan sora birlikte eve döndük. ÇARŞAMBA, ​PERŞEMBE; BOLAMAN... Sabahki günümüz Perşembe, adı gibi farklı ve de bol tevafuklu oldu. Ne zamandır, Yusuf Kerem'in, İLİMİZİN İLÇELERİNİ GEZELİM talebiyle ilgili düşünüp duruyoruz. Bugün hava müsait. Haydi Bismillah; çıktık yola. Kumbaşı'ya gelene kadar ora mı, bura mı derken içe karar kılmışken baktık Yusuf sağdan devam ediyor. Anlaşıldığı gibi, şirin ilçemiz, Perşembe'den geçerek sahilden gittiğimiz yolda ilk durağımız Fatsa/Bolaman oldu. Burada Hasan SERDAROGLU Kardeşimiz ve minibüs dolmuş durak arkadaşlarının misafiri olduk. Serkan TÖNGEL kardeşin ellerinden mis çaylar eşliğinde aynı zamanda Hac arkadaşımız olan Hasan Başkan ve arkadaşlarıyla sohbet ettik. Büroya fotoğraflarını astıklari merhum şoför meslektaşlarını hayırla yad edip rahmetler diledik. Kendilerine teşekkürler edip ayrıldık. FATSA, ÇATALPINAR, KABATAŞ... Yusuf Kerem oğlumun talebine uyarak çıktığımız ve ağabeyi Salim Ensar Bey'in de katıldığı bu güzel seferde, Fatsa'ya girmeden sola dönüp yukarıya yöneldiğimiz yolda Gaga gölü, Çatalpınar gidiyoruz. Vakte tevafuk eden Kabataş 2. durağımız oldu. İçeri girdiğimizde hoca efendi vaaz veriyordu. Namazdan sonra tanıştık. Bize, ilçenin tam kalbinde diyebileceğimiz bir konumda bulunan cami hakkında bilgi verdi. Hocamızın adı soyadı Cemaleddin DURU. Bizi ikramsız bırakmadı. Afiyet'teyiz. Burası, tıpkı bizim, ömrü asra yaklaşmışken geçen aylarda kapanan Cihan Lokantamız gibi nezih bir yer. Hocamızın da oğlu meğer Ordu'da galeri işi yapıyormuş. Boztepe'de de dükkanları varmış. Bizim Salim Ensar da oto piyasasıyla yakından ilgili olduğu için, yeni açılan galeriyi de biliyor. Bu meyanda sohbetler oldu. Gençlikten, bugünden, gelecekten falan konuştuk. Muhabbet adına çay ikramını da aldıktan sonra teşekkürlerle beraber yola koyulduk. Bundan sonrası Aybastı. Artık yollar da güzel, eskisi gibi değil. Yer yer devasa duvarların dibinden geçiyoruz tünelcesine. Devlet öylesine genişletmiş, sağlamlığına özenmiş. Eskiyi bilenlerin takdir edeceği, öncesiyle kıyaslanamaz bir özellik ve güzellik kazanmış yol. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. 3.SÜ PERŞEMBE YAYLASI... Şehri direkt geçtik. Dikkatimizi çeken şey, Gölköy tarafını gösteren levha oldu. Onu aklımızın bir yerine yazdık. Sonra Perşembe yaylasına çıktık. Baktık Ordu'dan buraya 130 km yol yapmışız. Tabii yayla metruk gibi. Her şey yerli yerinde, bol kar ve köpek var; insan yok. Ama hayat ta yok değil. Bir fırın var, rafları normal dolu. Zabıta, çöpçü faaliyette. Yusuf, menderesleri görmek istedi. Kar çiğnemek suretiyle yürüme tepeye çıktık. Bol fotoğraf çektik. Güneş tamamen inip akşam soğuğu yakalamadan koşa yuvarlana indik aşağıya. Bol fotoğraf çektik. Çocuklar fırından ekmek alıp, özellikle yavrularıyla bir köşeye çekilmiş köpeklere verdiler. Artık dönüş başladı. İkindiyi Aybastı Merkez Cami'de kıldık. Bu gün ezan da duymuyoruz. Bu taraflarda cereyan kesik. Yaylada eskisi-yenisi yanyana iki cami var. Ezan duymadık. Cemaat olmasa bile merkezi yayından ezan olması lazım ama, dediğimiz gibi elektrik kesintisi dolayısıyla bu güzellikten mahrum kaldık. Hatta, namaz kılarken telefonumuz biraz şarz olsun diye uğradığımız kimi jeneratörlü yerler, prizlerde cereyan olmadığını belirttiler. GÖLKÖY, GÜRGENTEPE, ULUBEY... Her neyse, sorduklarımızın tavsiye etmemesi ve de önünün akşam olmasına rağmen Yusuf'un tercihiyle Gölköy'ü gösteren levhaya uyarak ilçenin içinden aşağıya doğru akmaya başladık. Navigasyonun 36 mı, 39 mu ne km. ve de 1 saat dediği yolu aynı sürede tamamladık. Biz vardığımızda cemaat camiden çıkıyordu. Camiye girerken görevli yarınki Cuma için temizlik yapmaya koyulmuştu. Namazda sonra görüştük. Erkan Pamuk Bey Kardeşimiz'in çayını içerken o da geldi. Derken yeni vakit yaklaştı. Kılmadan ayrılmayalım dedik ve Bahtiyar BAY Hocamızın da tensibiyle Yeni Cami'de merkezi ezan okumak nasip oldu. Bize bu konuda yardımcı olan Samsun Canikli Hafız Hasan DOĞUŞ Hocamıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Hafızlarımız için ne desek, onlara ne kadar gıpta etsek az. Rabbimiz cümlesine selamet versin, dünyalarını da, ahiretlerini de güzel eylesin, bizleri de onlara katsın. DÜNYA İŞTE; GELİP GEÇİYORUZ!... Bu arada, buradan her geçişte uğradığımız, iki Celal'den biri olan Celal KALEBOYNU Kardeş'in rahatsız olup İstanbul'da çocuklarının yanında olduğunu öğrendim. Mesele çay değil, o bahaneyle yanına uğruyorduk. Bu defa da gittik ama, dünya işte, neylersiniz. Hem, her kandilde arardı. son kandilde aramamıştı. Telefon açtım. Demek ki istirahat halindeydi. Çok sonra döndü. Zaten çok ince ve zarif olan o candan, sıcak sesi yine dostluğunun sıcaklığıyla ta uzaklardan içimizi ısıttı. Rabbimiz yardımcısı olsun, iyiyim dediği durumunu tez zamanda afiyetlerle taçlandırsın. Amin. Yine bu arada, Kabataş, Perşembe Yaylası ve Gölköy Merkez Camii fotoğraflarını facebook ***MİNARELERİMİZ grubunda paylaştık. Bu grubu ezana, cami ve mimarisine ilgi duyanlara tavsiye ederiz. Çeşit çeşit, renk renk cami ve minareler insanın içinde hoşluklar oluşturuyor, ufkunu açıyor. Büyüğünün yeni yolları görmek arzusuyla Gürgentepe üzerinden gelip, evin isteği üzere Ulubey'den de ekmeğimizi alıp Ordu'ya geldiğimizde bir 130 km. daha yaptığımızı gördük. Oğullarımla beraber güzel bir gün geçirdik. Yollar güzel, ilçeler güzel, insanlarımız güzel; Rabbimiz güzelliklerin farkında, güzelliklerle beraber olup bu dünyadan güzel geçenlerden ve de sonsuz güzelliklere erişenlerden eylesin sizleri, bizleri, cümleyi wes'selam.