Merhaba değerli dinleyen desem anlayan olur, anlamayan olur. Biz yine anam babam eski usule devam edelim.

Merhaba.

Tüketim çılgınlığının yaşandığı bir çağa denk gelmenin vicdan azabını mı çekiyoruz, rahatlığını mı? Tabi bu iki seçenekte göreceli şeyler, lakin kısaca neden rahatlık olabilire baktığımızda karşımıza çıkan şey nedir? Tüketim olduğu için ona yetişmeye çalışanda bir üretim akımı mevcut. Bu da insanların isteklerine ulaşımı kolaylaştırıyor. Evet şimdi küçük bir bakış açısıyla da azap kısmına değinelim. Bu bakış açısı birey olmaya çalışırken bizleri bireylikten çıkarıyor. Evet bireylikten çıkarıyor, bunun adını da kullanıcı deneyimi koymuşlar. İnsanlar kullanıyor, öve öve bitiremiyor bu da zamanla toplumsal kabule dönüşüyor ve sende söz söylemek için kullanman gerekiyor. Ne oldu kendi iradenle mi aldın? Ama bunda bir terslik var, parayı ben veriyorum ama ben istemiyorum. İstemesem de almak zorunda kalıyorum, işin azabı da burada başlıyor. Aslında bu vicdan azabı ve rahatlığı ifadeleri ciddi ithamlar, kısaca geçiştirilecek şeyler değil. Ama bizim varacağımız yer itibarıyla bugünlük yumuşak bir geçiş yapacağız.

Geride bıraktığımız yerel seçim sürecinde tüm adaylara hiçbir dilekte bulunmadım. Neyse konumuza geri dönelim, tüketim çılgınlığı ve seçmen profili kısmen benzerlik göstermiyor mu sizce de?

“Başkanım bizim beton yola ihtiyacımız var. -Tabi ki beton yol olmazsa olmazımız.”

“Başkanım bizim kaldırıma ihtiyacımız var. -Tabi ki kaldırım bizim olmazsa olmazımız.”

“Başkanım bizim selfie çekinmeye ihtiyacımız var. -Tabi ki selfie bizim olmazsa olmazımız.”

“Başkanım bizim başkana ihtiyacımız. -Tabi ki başkan bizim olmazsa olmazımız.”

(Yazının bu kısmına kadar olan istekler göreceli şeyler, ama bundan sonrası hayata kalma dürtüsüyle oluşan istekler.)

İnsanlarda oluşan veya oluşturulan bu tüketim çılgınlığı dürtülerine ithafen vaatler hazırlandı, propagandalar uygulandı. Hazır konusu açılmışken benim de seçilen başkanlardan bir isteğim var. Bu ne tüketim, ne de üretim çılgınlığı başlı başına yaşama ve yaşatma dürtüsüdür. Hiç yakından başkan görmedim o yüzden buradan söylemek istiyorum. Sayın başkanlar bizim ORDU’ya ihtiyacımız var(!) Her cadde ve sokakta vardınız, merak ediyorum anlata anlata bitiremediğiniz neydi? Bu kadar büyük ne derdiniz vardı? Ben size bir dert söyleyeyim, ORDU’ya ihtiyacımız var. Ordu kırsalıyla, kentiyle yaşam alanı olmaktan çıktı. Yüzde yetmişin üzerinde maden için ruhsatlandırılmış bir ilden söz ediyoruz. Siz yüzde otuzluk başkan olmaya mı geldiniz? İmkanlarınız var, ulaşabiliyorsunuz. Seçim sebebiyle kapı kapı gezdiniz. Bu seferde maden kurnazlığı adı altında verilen yanlış kararları ve neticesinde oluşan doğa katliamlarını anlatın. Hayırlı uğurlu olsun görevleriniz, seçildiniz biraz da uygulayacağınız çevreci politikalardan bahsediniz. Teknik olarak yeni bir başkansınız seçim daha dün oldu. Ben size biraz memleketten bahsedeyim.

Plansız ve kaçak yapılan sondaj çalışmaları hemen hemen her ilçede baş gösteriyor. Fatsa’ da devam eden doğa katliamına dur denmezse ortada ne yaşam, ne de yaşam alanı kalacak. Valilik aracılığıyla bilimsel temele dayanmayan ÇED kararları deklare ediliyor. Eğer bu düzene halkla birlikte belediye ve kurumlar dur demezse ortada Ordu falan kalmayacak. Özür dilerim yüzde otuzu kalıyor, onu da Amerikan zombi dizilerine set diye kiralayabilirsiniz. Bakın üslubum biraz karşı, sert olarak gelebilir ancak konu sebebiyle bu şekilde algılanıyor. Seçimden önce doğa gönüllüsü olduğunu söyleyen, bizlere haberler gönderen adaylar vardı. Eğer hala o gönüllülük devam ediyorsa, samimiyetinize binaen ölümüne mücadele için varız. Yok biz kendi işimizi kendimiz görürüz diyorsanız size son bir kıyak yapayım. İnternet arama motoruna ÇED DUYURULARI yazın, resmi siteye girip ili Ordu olarak seçin. Karşınıza çıkan sayfalar dolusu talan, pardon maden çed duyurularına bakarak kendi ilçenizi bulun ve bir an önce çalışmaya başlayın. Havası, suyu, toprağı, insanı olmayan ilçelere, köylere yol yapsanız ney, yapmasanız ney?

Hadi eyvallah. Neden mi vedalaştım?

Biz sizi  yanımızda görmek isteriz ama siz bizi 5 yılda bir ancak görürsünüz. Özleşiriz diye peşin peşin vedalaştım.