Bir ârif o, "Dünyaya bir daha mı geleceğiz?" deyip her türlü harama bulaşanlara söyleyin: Ahirete iki defa mı gideceksiniz?" diyen Eren.

Ya ben?

Dünyayı da, ahireti de bildiğimden emin değilim.

Gelmeyi ve gitmeyi de...

Din adına ezberletilen şeylerin nerdeyse tamamı anlamdan yoksun ama irfan yine de üstü örtülen ve yolu kesilen o mecrada metfun iken...

Boşuna -gibi- yaşıyoruz bir bakıma, sarhoş tekerleklerimizle çıkmaz sokaklarda, serseri kurşunlarcasına.

Tıkandık kaldık, nerden geldik, nereye gidiyoruz, niçin geliş-gidişli bir yol hayal ediyoruz, meçhul.

Kendimizi kaybettiğimiz kesin.

Bulmak için uğraştığımız da boş laf.

Yel değirmenleriyle savaşmak hırpalıyor tabi. Benim de bundan dolayı ufak tefek yorgunluklarım vardır.

Kenara çekip tozlarımı silkelemek isterim artan sıklıklarla.

Üstüm başım biraz perişan, dizlerim dermansızdır.

Savrulmuşumdur ordan oraya, göz kapaklarım açılmaya dirense de; örselenen, incinen taraflarımı görebilirim.

O günlerden biriydi anlayacağınız.

Kendimde değildim.

Kendime gelmeliydim.

"Beni bekler misin?" dedim.

Beklediği bir söz değildi.

Birden yabancılaştım karşısında, bakışlarında beni içeri çeken girdaba kapıldım, an içinde uzayın öbür köşesine sürüklendiğimi hissettim.

Uzadıkça uzadı araya giren mesafe.

Ama dedi, durursam ölürüm.

Sen de ölürsün.

Beklemek hayatın doğasına ters!

*

Ölüm aslında tuhaf.

Hayatın doğasında ölüm varmış ya, duran ölürmüş ya, beklemek düşünülemezmiş ya...

Hareket hiç bitmezse ölümden kurtulmak mümkün mü yani?

"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar."

Burada hayat yok ki ölüm olsun!

Hayat, Vahdet hâlinde bulunduğumuz, bize Ruhun üflendiği katta!

Oraya dönmeyi hak edecek miyiz, etmeyecek miyiz?

Arınarak uyananların ödülü simülasyondan çıkarılmak ve onlar Vahdete erişecekler.

Hayat zannedilen şey uyku hâlinde bir imtihan sadece.

Bekleyenler uyanamayacak kadar düşerler ve o Kat'a çıkamayacak kadar ölürler.

Durmayan ise beklemeyi öldürerek tırmanır, uyanır.

Yanan başarırken; küflenen, yosun bağlayan çürür.

Canı emanet katına ulaştırmayı unutmayan uyanır, unutan düşkünlükte takılır kalır.

Cehennem bile ödüldür, çünkü hâlâ vuslat ümidi mevcuttur.

Cennet, cehennem, bildiğiniz gibi değil azizim.

*

Demek seviyorsun ha!

"Geleceğim, bekle" diyorsun.

Geleceğin geleceğinden nasıl da eminsin!

Beklemeye gelmez...

Gidip de dönen olmadı hiç.

Ayrılmayacaksın hiç.

Tekliğe doğru birlik.

*

Bir şeye sahip olamaz ama hakikâte erişebilirsin.

İsteyerek, ver diyerek değil, talebin gereği gayret ile, hizmet iledir.

Bilmesinler, görmesinler, duymasınlar, bilme, görme, duyma, hatırlama, unutsunlar, garip ve mahzun ol.

Lâkin durma, tembellik etme.

Sona değil, yola nisbet et.

Yürü, durma.

Bekleme.

Bekletme.