Filistin’de yaşanan trajedilere artık insan olarak dayanma izleme gücümüz kalmadı.
İslam alemi, haftalardır suskun ya da sadece laf üretiyor.
Bırakın engel olmayı, yaptırım güçleri de yok görünüyor.
Başka bir acı gerçek, İslam âlemini yöneten kadroların çoğunluğu, radikal eylem grupları, Mekke Medine üzerindeki yöneticiler de dahil, batının Başat güçlerinin denetiminde olmasıdır. Dünyanın en acımasız, insanlıktan hiç nasip olmayan zalim güçlere karşı çaresizliğimiz ne kahredici bir tablodur. Müslümanların, din anlayışları ile, mevcut durumu asıl nedenlerini sorgulamak, kendileriyle hesaplaşma zamanı geçiyor bile Kur’an ı anlamaya, hayatımızın merkezinde olmaya başlanacak zamanıdır.
Sorun Müslümanların kendileri. Kur’an maalesef İslam ümmeti tarafından terk edilmiş duruyor. Dua etmekten, bağırmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Kur’an‘a göre; Müslümanların dünyada güç olması için: önemlidir. Birincisi, güçlü bir iman ve güven duygusudur. İkincisi, ameli salih, yani toplumu güçlü kılacak, ileriye götürecek işler yapmak. Bugün İslam âlemine baktığımızda Ümmet, alemi salih bilincini yitirmiş görülüyor. İnsanlığa bir katkımız yok. Üretkenlik kaybedilmiş, doğal zenginliklerden gelen gelir ile gayri Müslümanlardan dünyevi ihtiyaçlar temin yolunda gidiliyor. Bağımlı hale gelinmiş, bilim teknolojiden uzak kalınmış. Dünya başka bir sanayi devrimine geçiyor, baş aktör, Gazze’yi bombalayanın baş destekçisi. ne kadar hazin bir tablo.
Burada Nurettin Topçu’ya kulak verelim; “ İslam dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslam memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Her sene yüzbinlerce ziyaretçi ile dolan Kabe’nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelemiyor. Bunun sebebi ne siyasi, ne iktisadi ne de esasında ilmi ve fikridir. Bu halin sebebi, İslam’ın temeli ve Kur’an‘ın Özü olan ahlakın kaybedilmiş olmasıdır. içtihat kapısı da kapatılınca, İslam dünyası, Allah’ın düşünme nimetini reddederek kaskatı karanlıkta boğulurdu, kaldı. “Üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi. Taşın altına elimizi koymuyor, ilk adımı atmıyor, ayağa kalkmak için gayret sarf etmiyor, her şeyi Rabbimizden bekliyor, devamlı şikayet Edip duruyoruz.
Allah’ın ipine sarılmayı, bunun için gerekenleri yapmayı bile düşünemiyor, zihinsel dönüşüme girmeyi beceremiyoruz. Birbirimizi sevmiyor, çekişip çatışıp duruyoruz. Fırkalara, mezheplere, tarikatlara bölünüp, güçten birlikten düşüyoruz. Dinimizin bu dünya için geldiğini unutuyor, kendimize göre gerçek âleme hazırlanıyoruz. Acaba bu dünyayı gayri Müslümanlara mı bırakıyoruz? Dünya ahiret dengesini kuramıyor, çalışmıyor, bilgi toplayamıyor, akıl ve bilimi öne alıp üretemiyoruz. Unutmayalım ki, bu dünyanın yalın gerçeği her alanda güçlü durmaktır. Herkes gücüne göre konuşur, sözü, politikası, gücü kadar ciddiye alınır ve dünya politikasında yer alır. Hak sahibi, haklı taraf, zayıfı tutup kaldırmak, Hakk’ı temsil etmek için de güçlü olacaksınız. Zayıf olmak kusurdur. En sağlam halka, gerçek budur. Allah’ın yardımı üzerimize eksik olmasın.