Cumartesi ve Pazar günleri ajandalarda genellikle birleştirilip tek sayfa olarak veriliyor; tâtil diye olsa gerek. Hâlbuki bu günler, belki her ne kadar resmî mesaiye tâbi olanlar için bu keyfiyette olsa da STK’lar için asıl mesâinin yaşandığı, hattâ hafta içi normâl mesâi rutinlerinin hepsine bedel yoğunlukta geçen günler olabiliyor. Hele bir de uhdenizdeki STK misyon ve bünye îtibârıyle üyesi bol, hacimli ve de oylumlu ise.
ÖNDER, SİMDER, ORİMDER…
Cumartesi günü ORİMDER adına, başkanımız Abdurrahman MURTAZAOĞLU ve Ünye’den Süleyman AYDIN, Hasan KARTAL Ağabeyler olarak 4 kişi Samsun’da, çatı kuruluşumuz ÖNDER’in bölge il ve ilçelerden temsilcilerin katılımıyla gerçekleştirdiği bölge toplantısındaydık. Genel Merkez İstanbul’dan gelen Ömer CEYLAN, Ahmet BİNGÖL ve Ahmet Gâzi Ayhan AYDIN’la berâber 60 kişi bir aradaydık. Genelde gençliğimiz ve özelde de İmam-Hatip Okullarımızın geçmişi-geleceği ve meselelerine dâir çok verimli bir toplantı oldu. Hakîkâten tazelendik, çok güzel örnek uygulamaları dinlerken gıpta ettik. Müesseselerimiz adına gururlandık.
ÇARŞAMBA, BAFRA; KAMPLAR, YETİMLER…
Meselâ, ilgilendikleri okullarda yetim çocukların hepsini tespit edip burs veren derneklerimiz var. Diğerleriyle berâber Çarşamba 75, Bafra da 150 öğrenciye burs veriyormuş. En azı ayda 300 TL, 1000 TL olanlar da var. Yetimlere ayrıca senede iki defâ bot, mont vs. gibi giyecek ve yiyecek yardımları da yapılıyor.
Ayrıca güreş kulübü kurmuşlar. Kapanan bir okulu kiralayıp kamp yeri yapmışlar. Hafta sonları çocuklarla orada gezi, piknik ve eğitim, spor yapıyorlarmış. Ne güzel örnekler; değil mi?
İZMİT ÖNCÜ, SİNOP KARİYER; HEVES BURADA…
Kocaeli’nin ÖNCÜ SPOR KULÜBÜ’nde Güreş yanında Okçuluk ve Bisiklet te var. Özellikle bisiklet çok ilgi topluyormuş. Bir de konakları varmış piknik, tâtil ve dinlenme ve gençleri buluşturup kaynaştırmak için. Bunlar, ekran bağımlısı günümüz gençleri bakımından hârikulâde vesîle ve imkânlar.
Sinop, Üniversite’de BURADAYIM KULÜBÜ kurmuş. Üniversite gençliği ile irtibat hâlinde. Tanışma, kaynaşma ve okumaya yönelik kültürel, sportif etkinlikler yapıyorlar. İmam-Hatip Derneklerinin yükseköğretime yönelik, tanıştırıcı, kaynaştırıcı, cesâretlendirici bu faaliyetleri de oldukça güzel. Sinop ayrıca KARİYER GÜNLERİ düzenliyormuş talebeler için. Bu bağlamda Prof. Dr. Recep YAĞIZ’ı getirmişler, çok etkili oluyor, tavsiye ederiz diyorlar.
Dernekleri resmî dâire gibi saat sabah 8.00’de açılıyormuş. Nöbet usulüyle başarılı bir şekilde yürüyormuş. Bir heveslileri varmış. O çok yakından ilgileniyormuş. Rabbimiz her yere böyle gönülden gönüllüler nasîp eylesin. Âmin…
ALAÇAM BİRLİK, ÜNYE BERÂBERLİK…
Alaçam, 40 talebeyi tepeden tırnağa donatmış. Giyimleri ve meslekî kaynak ve de yedek kültürel okuma kitaplarını temin etmişler.
Ünye, 2 lise 4 ortaokulda 3000 öğrencileri olduğunu, hepsiyle de ilgilenmeye çalıştıklarını, Diyânetle işbirliği içerisinde cumâ sabahları buluşmalar düzenlediklerini ve katılımın yüksek düzeyde olduğunu ifâde ediyor. Ünye en çok ta bütün STK’lar olarak gönül berâberliği içinde, her konuda yardımlaştıklarını ve bunun avantajıyla daha verimli netîceler aldıklarını belirtişiyle dikkâtleri çekiyor. Biz de kendisine, M. Hasan ÖZ’ün bu birlik ve berâberliğin öyküsünü yazdığı kitabı okuduğumuzu, inşâllâh bu konuda verdiğimiz sözü geç te olsa inşâllâh yerine getireceğimizi söylüyoruz.
İST. YİE, SAMSUN ENSAR; HASAN YETİK…
Bu arada, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü ve Samsun Ensar’dan tanıdığımız Hasan YETİK Ağabey de yakındaymış. Tanıyan arkadaşlar telefon ettiler ve geldi. Süleyman Memişoğlu Ağabey’le de Samsun İHL’den arkadaşlarmış. Kısa da olsa hasbihâl edip hasret giderdik.
Bizi misâfir eden SAMSUN İLİM YAYMA VE EĞİTİM VAKFI Öğrenci Yurdu’nun mescidinde İkindi namazını kıldıktan sonra yörelerimize müteveccihen yola çıktık. Ağabeyleri Ünye’de bırakıp Fatsa’ya geldiğimizde, ÖNDER’in faaliyetlerinde başarılı katkıda bulunanlara verdiği belgeleri yerine ulaştırmak adına Sâhil Câmii önünde durakladığımızda Dr. Mustafa SEZEN Bey tevâfuk etti. Bizi bırakmadı.
CÂMİ, MEDRESE, YURT=KÜLLİYE…
Yatsıyı Hz. Hamza Câmii’nde kıldık. Namazı Merhum Halil Hoca’nın oğlu Abdurrahman TATLIGÜL kıldırdı. Ardından külliye içerisindeki diğer kütüphâne, dershâne, medrese ve yurt bölümlerini gezdik. Tek kelimeyle mükemmel. Anlatmakla olmaz. Âdetâ küçük bir Osmanlı Külliyesi örneği. Görmek gerek.
İLİM YAYMA; DERYÂ-DENİZ…
Oradan da İlim Yayma Cemiyeti binasına geçtik. Onu da görmek gerek. Ancak bu kadar olur. Bir tarafı ırmağa, bir tarafı denize akıyor. Bina şekli, dizaynı, yazıları, levhaları, duvar düzenlemeleri, iç-dış mîmârîsi ve genel havasıyla çok çok şirin ve de güzel. Akıllı tahta var bir tâne. Sâdece o 2000 dolara yakın değerdeymiş. Allâh CC emek ve gönül verenlerden râzı osun… İnsan bunları gördükçe milleti, memleketi ve de gençliği adına ümitleniyor, seviniyor…
SOHBET GANÎ, İKRAM YAHŞÎ…
Tabiî, Dr. Bey bizi ikramsız bırakmadı. Bizim de canımıza minnet tabiî de, Dr. Bey’in muhabbetini almadan gitmek te içimize zâten sinmez. Onun da bundan memnun olacağı, millet, memleket adına iki hasbihâl etme ihtiyâcı hepimiz için âşikâr. Gerçekten, künefe ve mekânı kadar bizim sohbetimiz de güzel oldu. Rabbimiz güzelliklerden ve güzel dostlardan ayırmasın, hayırlılara karşılaştırsın… Âmin…
MESÛDİYE DARICABAŞI; COŞKUN YILMAZ…
Ordu’ya döndükten sonra geceye doğru iki vefat haberi düştü ekrana. Birisi okulumuz mezunu, Ordu Müftülüğünden emekli Hüseyin AL Kardeşimiz, diğeri de 1985 Mezunumuz, hâlen İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevinde bulunan Coşkun YILMAZ Bey’in annesi Ayşe YILMAZ.
Bunlardan özellikle 2.sine, İmam-Hatip Lisesi Pilâv Günleri’nde tanıştığımız, sunuculuğumuzu yapan, ayrıca gerek burada gerekse İstanbul’da âilece ziyâretleşme derecesinde yakınlığımız bulunan, yer îtibârıyla de ortak Melet Havza’mızda yer alıp şu karşısı diyebileceğimiz konumdakine katılmak isteriz. Bu talebimizi grubumuzda paylaştık.
SÂLİH ÇONGARA, ABDURRAHMAN MURTAZAOĞLU…
Cevap biz köydeyken öğleye doğru geldi. Tam düşündüğümüz gibi bizi geçerken aldılar. Arkadaşların ikisi de Coşkun Bey’in sınıf arkadaşı. Ulubey Belediye Başkan Yardımcısı Sâlih ÇONGARA, ORİMDER Başkanımız Abdurrahman MURTAZAOĞLU. Mesûdiye tarafına doğru Dereyolu boyu bir müddet gittikten sonra sağa dönüp epey yamalar tırmanarak virajlar döndük. İkindiye yarım saat kala câmiye ulaştık.
İkindinin ardından cenâze namazını da kıldıktan sonra oradan ayrıldık. Aynı yoldan geri dönüp aynı yerde indik. Burası da ayrıca yazmaya değer; lâkin köşe sınırımızı oldukça aştık gördüğünüz gibi. Belki başka sefere inşâllâh.
EYMÜR’DE SILA-İ RAHİM SEYRİ...
Her neyse, hanımı sabah birlikte geldiğimiz teyzemlerden alarak yukarı köye bizim eve çıktık. Şöyle evi ve çevreyi bir kolaçan ettik. Hurma topladık. Karşı koşuya gidip hem ziyâret ettik, hem de sütümüzü, yoğurdumuzu aldık.
Böylelikle, son zamanlar dernek-vakıf trafiği anaforunda biraz ihmâl eder gibi olduğumuz, hattâ kulağımıza bu minvâlde sesler gelmeye başlayan akrabalarımızı kısmen de olsa ziyâret etmiş, bilvesile komşularımıza da uğramış olduk.
EZANDA GÖNÜL, NAMAZDA BEREKET…
Tabiî, arzu ettiğimiz şekliyle Coşkun Bey Kardeşimizin gönlünü de yapmış, yaşı asra 1 kalmış Ayşe Anamızın, bol cemaatli namazını kılmanın bereketini de yaşamış olduk. Burada bize vaktin ezanını okumak ta nasip oldu. . Sesimizi oralarda da duyurup şâhitlerimizi çoğalttık çok şükür. Bize bu konuda yardımcı olan, Eymür’de görevdeyken geçen yıllarda emekliye ayrılan Ahmet YILMAZ Hocamıza teşekkür ediyorum.
BURADA MUHABBET, ORADA KOMŞULUK…
Sözü bağlarken, bu zor coğrafyada toprağa emek vermenin yanında başta ülke çapında bir değerimiz olan Coşkun Bey müdürümüz olmak üzere nice hayırlı evlat yetiştirmiş, asırlık Ayşe Anamızın tüm sevdikleriyle, Hz. Ayşe Annemize komşu olması niyâzıyla berâber; Rabbimizin cümlemizin ölmüşlerine rahmet etmesini diliyor, siz değerli dostlara sevgiler-saygılar sunuyorum wes’selâm…