Gürhan Bacınoğlu kimdir, kendinizden bahseder misiniz?1 Mayıs 1966 yılında Ordu´da doğdum. Fidangör çocuğuyum. Osman Fahri ve Saydan Bacın oğullarının oğluyum. Gökhan, Gökmen, Gürhan, Feryal Bacınoğlu olarak dört kardeşiz. İlkokulu 19 Eylül ilkokulunda okudum. Orta oklu merkez orta okulunda, Liseyi Ordu lisesinde okudum. Askerliğimin bir bölümünü Ankara´da Ordu milli takımında, geri kalan bölümü ise Boluspor´da futbol oynadığım için Bolu komando Tugayında tamamladım. 10 Aylık Ordu milli takımında asker kökenli Erol Tok hocamızın yönetiminde ay yıldızlı formayı giymenin hazını yaşadım. 1998 senesinde Ordu´da öğrenci olan Mersinli bir kızla annemin ve babamın direktifleri doğrultusunda 10-15 yılın üzerinde dışarıda gezmiş, dolaşmış tam evde kalmaya yakınken öyle bir evliliğimiz gerçekleşti.  2000 ve 2008 doğumlu Zeynep ve Yağmur adında iki kızım var. Futbola hangi kulüpte başladınız, Orduspor haricinde hangi takımlarda futbol oynadınız?  Futbola 1984-85 senesinde Orduspor altyapısında başladım. Bu konuda Adem Aksoy hocamın bende çok büyük emeği vardır. O yıl köyde Armut ağacından düşmüşüm ki, her tarafım yara bere içerisinde olduğu bir dönemde bana teklif geldi. Altyapısı olmayan, büyük sahada futbol oynamamış, futbol sevdalısı birisi olarak o haldeyken Orduspor kulübüne gittim. Bilirsiniz o dönemlerde Orduspor maçlarından önce, Orduspor´un rakibinin altyapısı olan takımla maç yapılırdı. İşte bende o takımda oynayacaktım. İşte böyle bir takım oluşacak, bende o kadroda yer alacaktım.  İlk o takımda futbola Adem abi sayesinde başladım. O süreçte Pele Erol abi, Müller Aydın, Fikret Ayabakan hocam, Yener abi ile çalıştık. Adem abi kulüpten ayrıldı, sonra tekrar geri geldi. Bir dönem Fevzi abi ve Temel abi ile çalıştık. Bir sene genç takım, profesyonel genç ve amatör takımların ardından kısa zamanda A takım kadrosunda futbol oynadım. Bu süreçleri çok kısa zamanda geçerek 5-6 arkadaş A takım kadrosuna yükseldik. Yeri geliyor haftada 3 maç yapıyoruz. Hafta başında Antalya´ya gidiyoruz. Hafta ortasında Ordu´da, iki üç gün sonra bir bakmışsın İzmir´desin. 18-20 genç binmişsin otobüse şenlik, muhabbet otelde kalıyorsun. Değişik yerlere gitmek ilgimizi çekti. İşin içerisinde para konusu hiç yok. Profesyonel olmadığım bir dönemde yaş gereği beni bir başka kulüp alabileceği için, beni apar topar profesyonel yaptılar. Sezon bitmeden A takımla birlikte antrenmanlara çıkıyoruz, aynı yemeği yiyoruz, deplasmanlara gidiyoruz. Necdet, ben, Metin, Aykut, Turgut aşağıdan geliyoruz. O kademelerde haftada 3-4 maç oynuyoruz. Senede 70-80 maç oynayan gençlerdik. 17-18 yaşlarında profesyonel imza attık. Hatırı sayılır bir para almıştık. Parayı, paranın değerini bilen yoktu ki. Fikret abi bizi çağırır, imzayı atın şu kadar para veriyoruz derdi. İlk profesyonel imza attığım sezon sonrasında Orduspor küme düştü. Biz o sezonun son 5-6 haftasında oynadık. Tarihini hatırlamayacağım Tanju Çolak´ın Avrupa gol kralı olduğu sezonda ben Orduspor´da top oynadım. O sezon hocamız Allah rahmet eylesin Necip Cemal Gökalp takımın başındaydı. Arif abi, Turgay abi, Güven abi, Salih abi, Şükrü abilerle birlikte futbol oynadım. Orduspor´un küme düştüğü sezonun son maçında burada Samsunspor´a 2-1 yenildiğimiz maçta Orduspor´un golünü ben atarken Samsunspor´un iki golünü Tanju Çolak atmıştı. Ertesi yıl saydığım genç arkadaşlarla birlikte iskeleti oluşturduk. Salih, Tugay, Arif, Mahmut abilerle birlikte Orduspor´un formasını taşımaya başladık. Ben o sezon çok hızlı yükseliş göstermiştim. Haftanın kare ası, haftanın yıldızı, haftanın futbolcusu seçiliyordum. Haliyle insanlarında ilgisi bize bir hayli fazla oluyordu. Bu ilgi ve alaka karşısında çok mutlu oluyordum. Biz hala işin farkında değildik. Bizi yönlendiren, bizi pazarlayan hiç kimse yoktu. Fikret abi ne derse onu yapıyorduk. Bizi bir odaya sokar, atın lan imzayı der bizde imzayı atardık. Parayı kim gördü be biz görelim. Sadece güzel kazağımız ve pantolonumuz olurdu. 3-4 sene öyle bir süreç yaşadık. O dönemlerde Orduspor hep yukarıları hedefleyen bir takım oldu. Gençlerbirliği, Eskişehirspor, İstanbulspor ile çekiştik. Bir türlü lige çıkmak nasip olmadı. 1989-1990 yılında ciddi bir bonservis bedeliyle Boluspor´a transfer oldum. O transferi daha büyük paralara yapabilirdik. İkinci ligden birinci lige en büyük paralara giden iki futbolcudan bir tanesiydim. Diğeri de Antep´ten benim gibi Boluspor´a gelen Cüneyt olmuştu. 80 milyona Boluspor´a gitmiştim. İlk sene Tınaz Tırpan hocamız vardı. İkinci yarı Şenol Güneş geldi. Üç sene kadar Şenol Güneş´le beraber olduk. O dönem zarflarında yeri geldi oynadım, yeri geldi yedek kaldım. Sonra Boluspor´da küme düştük. Ben sonra tekrar Ordu´ya dönüş yaptım. Bir sene Orduspor´da oynadım. Haluk Ulusoy vasıtasıyla Sökespor´a gittim. Adıyamanspor´un ardından Çorumspor´da profesyonel futbolculuk hayatımı kapattım. Aktif futbolculuk hayatını sonlandıranların büyük bir bölümü futboldan kopamazken, siz inşaat sektörüne atıldınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?O dönemlerde antrenörlük pek revaçta değildi. Az da olsa o tarafa yönelen arkadaşlarımı vardı ama,  benim de burada kurulmuş hazır bir düzenim vardı. Burada 1987 yılında kurulmuş olan aile şirketimiz vardı. Ben maddi destek sağlarken ağabeyim ve kardeşlerim işi yürütüyordu. Sende buraya gel bize yardım et dediler. 1997-1998 yılında bende bu şirkette aktif olarak görev almaya başladım. Hala da bu işi sürdürüyoruz. Çok şükür namusumuzla, ahlakımızla bu işi götürmeye çalışıyoruz. Futbolu bıraktıktan sonra antrenörlük gibi bir isteğim olmadı. Ticarete atılmamda abimin hem etkisi hem de baskısı oldu. Ordulu ve Orduspor´da futbol oynamış birisi olarak Orduspor konusunda neler söylemek istersiniz?  Bizim yetiştiğimiz Orduspor, fındık gibi bir markaydı. Ulusal bir spor kanalını izlerken Ordu´nun fındığını, Boztepe´sini, mavisini ve yeşilini gösteriyor. Laf dönüp dolaşıp Orduspor´a geliyor. Bu takım Avrupa kupalarında Türkiye´yi temsil etmiş. Türk futboluna nice yıldızlar kazandırmış bir şehrin takımının bu hallere düşmesi bizleri çok üzüyor. Orduspor´un süper ligde yer almaması bizim adımıza çok büyük bir kayıp. Orduspor geçmişiyle yukarıları fazlasıyla hak eden bir kulüp. Ama son dönemlerdeki yanlış yönetimler, maalesef bizi buralara getirdi. Bir takım 5 yılda 5 küme düşmüş. Böyle bir takımın tarihte olacağını düşünmüyorum. Biz bunu yaşadık. Orduspor´un formasını terletmiş, ekmeğini yemiş birisi olarak çok üzgünüm. Bu konuda yapılabilecek şeyler tek başıma benim boyutumu aşıyor. Orduspor´u eski günlerine döndürmek adına arkadaşlarımla birlikte bir şeyler yapalım dedim ama, bu işin altından kalkmamızın çok zor olduğunu gördüm. Bir yere kadar destek oluyorsun. Orduspor´un bitmeyen derdi olduğuna şahit olduk. Orduspor´u yaşatmak çok zor. Orduspor yüzünden kolumuzu, bacağımızı, omuzumuzu kırdık. Orduspor´da futbol oynamanın duygusunu amatörce yaşadık. Orduspor forması giymiş birisi olarak Orduspor´un buralarda olması bizi çok üzüyor, bizi çok yaralıyor. Sizden önce ve sizin dönemlerinizde Orduspor´da üst düzey futbolcular yetişirken, son dönemlerde Ordu´dan üst düzey futbolcu yetişmemesi konusunda neler söylemek istersiniz?  Garip bir yeni nesil yetişiyor. Çok kolay elde edebilen, elde ettiğinin de kıymetini bilmeyen, çok hazırcı bir nesil yetişiyor. Sahası var, topu var, eşofmanı var, başında hocası olan bir yerde futbolcu yetişmiyor. Biz kulübün önündeki çamur sahalarda yetiştik. Eşofmanımızı sobanın arkasında kurutup ertesi günü yine giyiyorduk. Babamız bize bir tane ayakkabı alır, o ayakkabıyı hem okulda hem de antrenmanlarda giyerdik. Hiç yoktu, hiç yoktu ama amatör bir ruh vardı, bir heyecan ve beraberlik vardı. Dostluk vardı, arkadaşlık vardı. Bunların toplamından çıkan bir profesyonellik vardı. Futbola karşı arzumuz, isteğimiz vardı. Mahalle aralarında 10 kişinin sığacağı sahalarda 20 kişi olur akşamın geç saatlerine kadar maçlar yapardık. Yeni nesil bazı şeyleri çok kolay elde ediyor. Elde ettikleri değerlerin kıymetini bilmiyorlar. Eğitim var, malzeme var, saha var, imkan var, o zaman yetişen çocuklarda bir sıkıntı var. Geriden gelen nesil dirayetli gelmiyor. Ne istediğini bilmeden geliyor. Gençlerin ilgi alanları çok dağıldı. Biz Yener abi, Salih abi, Güven abi ile konuşamazdık. Zamanında bizlere yardımcı olmuşlar elimizden tutmuşlardır. Bunların desteklerini asla unutamam. Biz bazı değerlerimizi de yitirdik. Bunların değerini bilmeyen gençler bir yerde tıkanıp kalıyor. Şehir takımında o şehrin çocuğu olmak zorunda. Altyapıdan gençlerin gelmemesini ben bu gençlerin ne istediklerini bilemediklerine yorumluyorum. Çocuğa yeni ayakkabı veriyorsun kıymetini bilmiyor. Orduspor formasını sırtıma geçirebilmek benim için çok büyük bir olaydı. Ben o formayı üzerime geçirdim ve bir daha geri vermedim. Biz deplasmanlara giderken ekmek içi peynir, zeytin yiyorduk. Şimdiki yeni nesil çocuğa, dışarıdan gelen birisi bunları yer mi? Yemez abi yemez. Şimdiki nesil maçlara neden uçakla gidilmiyoru konuşuyor. Biz top oynarken uçağa binmeyi bir kenara bırak, uçağı görmedik. Bu değerler olmayınca aşağıdan adam gelmiyor.  Bizim zamanımızda bir tane maç topu vardı. Perşembe günkü antrenmanda o topa vurmak için bir birimizle kavga ederdik. Şimdi 50 tane top var, adam topa vurmasını bilmiyor. Şimdiki gençler süt gibi, kız çocuğu gibi yetişiyor. Antrenmanlara anası götürüp getiriyor.  Bırak antrenmanı ben askere gittim anamın babamın haberi yoktu. Bir haftalık askerim annemi, babamı aradım asker olduğumu söyledim. Omuzumdan çok ciddi bir ameliyat geçirdim, ben o ameliyata tek başıma gittim. Biz bu şeklide futbolcu olduk. Bırakın gençleri de öz güvenleri gelsin. İşte bu sebepten yeni nesilden futbolcu gelmiyor. İlk okul 3-4.sınıfta pazarda patates, soğan satıyordum. Kendimize öyle bir özgüvenimiz vardı. Şimdiki çocuklarda bunlar ve bu değerler yok. Ayakkabının, formanın, eşofmanın sayamayacakları kadar bol olduğu bir dönemde gençler bunların değerini bilmiyor. Orduspor´un yerini alabileceği söylenen Yeni Orduspor konusunda neler söylemek istersiniz?Son dönemlerde şehirde eski Orduspor, Yeni Orduspor muhabbeti var. Ben bu zamana kadar Yeni Orduspor´un hiçbir maçına gitmedim. O takımı bir türlü içime sindiremedim. Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Oradaki insanlara da saygı duyuyorum. Benim Orduspor´um Yeni Orduspor değil. Olmadı o takıma bir türlü ısınamadım. Açıkçası sebebini bende bilmiyor. O takıma bir türlü ısınamadım. Ben benim Orduspor´umu istiyorum. Yeni Orduspor siyasi midir, ekonomik midir, politika mıdır, ben o işin dışında kaldım.  Gürhan Bacınoğlu 1980´li yıllara geri dönse tekrar futbolculuğu mu, yoksa ticareti mi tercih ederdi?  Biz zamanında futbolun magazin tarafını görmedik. Ama futbolcu olmanın ayrıcalığını yaşadım. Ordu küçük şehir olduğu için o dönemlerde çok sevildim, çok sayıldım. Bir kuruma gittiğimiz zaman orada bizi sıraya sokmak istemediler. Biz bunu şımarıklık boyutunda hiçbir zaman kullanmadık. Üst düzey liglerde futbol oynadım. Güzel insanlarla dostluklarım, arkadaşlıklarım oldu. Bunları yaşamaktan çok mutluyum. İyi ki top oynamışım. O dönemlerde keşke imkanım olsaydı bunu bilinçli bir şekilde yapmak isterdim. Keşke bu konuda beni yönlendiren bir büyüğüm olsaydı. Futbol bize bilgi olarak, gördü olarak çok şeyler kattı. Güzel yerlerde yiyorsun, güzel yerlerde yatıyorsun. O çağlara tekrar geri dönsem yine futbolcu olmayı tercih ederdim.Futbolculuk yıllarınızda unutamadığınız birkaç anınızı bizlerle paylaşır mısınız?    Yozgat´ta, Düzce´de bir dayak yedik onları unutmam mümkün değil. Düzce de bir maçta çok büyük olaylar çıktı. Düzcespor küme düşmemeye oynuyordu. Biz rahattık. Bize teşvik pirimi gelmişti. İlk yarı 0-0 bitti. Devre arasında soyunma odasına giderken soyunma odası tünelinde bizi bir temiz dövdüler. 50 ve 55.dakikalarda maç 2-0 oldu herkes rahatladı. O maçı nasıl unuturum. O maçta temiz dayak yemiştik. Bir de  Yozgat´ta çok temiz bir dayak yedik. Bizim kalecimiz Tevfik vardı. Son dakikalarda tribünlere hareket yapmış, maç bitti bitecek derken Tevfik´in kardeşi Nazmi, Yozgatspor´da oynuyordu. Onun golü ile birlikte Yozgat seyircisi galayana gelip sahaya indi. Her bir Orduspor´lunun başında en az 15 Yozgatlı taraftar bize bir dayak attı, bir dayak yedik, hem korktuk, hem ürktük hem de güzel dayak yedik. Kaleci hocası olan Necdet hocanın dişi kırılmıştı. Çok güzel temiz dayak yemiştik. O dayakları nasıl unutayım? Onların yanında çok şenlikli, şakraklı, çok espriler oldu. Yine Rıdvan Dilmen ile bir anımız var. O dönemler Rıdvan Sarıyer´de oynuyor. O dönemler Rıdvan´ı tutmak mümkün değil. Turgay abi (Çakal Turgay) sol bek, ben sol iç oynuyorum. O dönemler Sarıyer´in çok iyi bir kadrosu vardı. Rıdvan´a top atılıyor adam pırrrrr uçup gidiyor. Turgay abi belli bir yaşa gelmiş Rıdvan´ı tutamıyor. Rıdvan bir gitti, iki gitti üçüncüde Turgay abi resmen Rıdvan´ın üzerine atladı. Hakem elinde kartıyla birlikte hemen geldi. Turgay abi boynunu büktü? Ne yapayım hocam, çok iyi adam? dedi. Hoca hemen kartını cebine sokarak oradan uzaklaştı. Yani Turgay abiye kart göstermedi. O anı da unutamıyorum. Tınaz Tırpan çok değerli bir hocaydı. Onunla bir sene çalışmış olmanın onurunu ve gururunu yaşadım. İnanılmaz güzle bir insan olduğu gibi bende çok büyük emeği vardır. Şenol hoca (Şenol Güneş) ile çalıştık ama onunla yıldızımız bir türlü barışmadı.Röportaj: Mustafa KemalPOYRAZ

Editör: TE Bilisim