O eski günlerde köylerin içinden geçen Melet, Turna suyu, Ağcova, Civil gibi devamlı su akışı olan derelerde, ilk öncelik yüzmek' değildi. Yaz gelince köyde yetişen gençleri derelere çeken gerçek heyecan,Gomit Tutmak hevesiydi. İnekleri, camışları önüne katıp yaymak niyetiyle yola koyulduğunda Gomit balığı avlamak heyecanı köyün gençlerini sarardı. Hayvanlarla birlikte adeta yarışarak gençler bir an önce dereye varmaya çalışılırdı.. Ayaklarına batan taşların ve dikenlerin, çarptığı ağaç köklerinin hiç mi hiç önemi yoktu. Dereye varana kadar nefesler kesilir, derman kalmazdı. Dere kenarları gençler için avlanmak, top oynamak, ateş yapıp balıkları yemek her türlü eğlence spor türü aktivite alanlarıydı. Ama Gomit tutmanın apayrı bir zevki vardı. Yöremize mahsus özelliğiyle derelerimizde yaşayan bu Kaya Balığı türünün o yıllarda köylerimizde ne denli sevildiğini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sazangiller Familyası'ndan, Dere Kayabalığı (Gobio) olarak adlandırılan bu balık eskiden derelerimizde ne kadar da çoktu... İnekler dere kenarındaki yeşil çayırlarda zevkle yayılırken, camışlar sulara serinlerken köyün gençleri yüzme faslını top oynamayı kısa keserek bir an evvel Gomit tutmaya başlamak için sabırsızlanırlardı. El avı o zaman en heyecanlı ve zevki bir tür balık avına denirdi. El avı her yerde yapılmazdı, deredeki gölcüklerin biraz üstünden başlanırdı. Hafif de olsa inişe geçen dere zeminin sulara kazandırdığı meyil ile bu noktadaki akış her zaman hızlı olurdu. Derelerdeki bu eğim, tüm sellere rağmen varlığını hep korurdu. Yine, zemindeki taşların sırtlarından atlaya atlaya ilerleyen sular tepelerinde durmadan kırılarak oynaşan köpükleriyle durup dinlenmeden koro halinde şırıl şırıl mırıldanırlardı.. Köyün genç avcıları balıkçıl kuşları gibi derelere yayılıp, hiç sektirmeden önlerine gelen her taşın altını yoklamaya başlardı. Adeta nefesler tutulur, sudaki adımlardan en ufak bir hışırtı çıkmazdı.. Çok dikkatli ve sessiz olunması gerektiğini hepsi bilirdi. Hafifçe açtıkları parmaklarıyla ellerini yavaşça suya sokarlardı. O taşı sanki kaldırmak istiyormuş gibi bir hareketle avuçların içine alırlardı. Taşın altında Gomit varlığını parmak uçlarıyla hissetmeye çalışırlardı. Taşın altında avuçladığı balığı kapıp hızla kenara fırlatırlardı. Balık kenarda hoplayıp zıplarken bir gençte onları toplayıp, ya ipe dizer, ya da kara lastiğin içindeki suya bırakırdı. O yıllarda derelerde o kadar bol balık vardı ki
Bir yaz mevsimi boyunca köyün tüm çocukları her gün bir dizin balık tutardı. Gramaja vurursak her dizinde de en az yarım kilo balıklar olurdu. Yine derelerimizde yaşayan tatlı su balıkları türlerinin yavruları da büyük balıklara yem olmamak için sürüler halinde çok sığ sularda dolaşırlardı. Bu küçük balıklar, büyük balıklara yem olmazlardı ama çocukların midelerine inmekten asla kurtulamazlardı. Üstelik onlardan yakaladıklarının pek çoklarını da kara lastiklere suyla doldurup eve götürürler, su depolarına, obuz gölcüklerine salarlardı. Akçova Deresi'nin güvenli ılık ve sığ kenarlarında belirli bir boya ulaşan bu yavru balıklar, daha sonra derelerin akıntılı ortamlarına dönerler ve oralarda dolaşmaya başlarlardı. Gençler, yeni büyüyen gomitlere de rastladığında o sürüleri de kovalar onları taşların altlarında gizlenmeye zorlardı. Sonra elleri olabildiğince büyük bir taş alıp, saklandıklarını gördükleri veya tahmin ettiği taşların üzerlerine var güçleriyle vururlardı.. Şayet altında saklanmış balıklar varsa bir dinamit etkisi yaratan bu vuruştan sonra, anında karınları üstüne dönmüş olarak suyun yüzüne çıkarlardı. El Avı'nın bir de tedirginlik yaratan özelliği vardı. Bazen bir taşın altındaki minicik bir kovukta Gomit diye varlığını hissettikleri ve epeyce bir uğraştan sonra nihayet çıkardığı şeyin aslında bir su yılanı olduğunu görmekti.. Su yılanı elden hemen atılmazsa anında parmaklara dolanırdı. O andaki paniği varın düşünün. Suyun içindeki yüzeye oldukça yakın; güneş ışınlarıyla ısınmış taşların aralarında iyice kıvrılmış bir halde güneşlendiklerini de sık sık görülürdü.. Bunlar genellikle yavru boyutunda olanlardı. İşte, onlarla dere kenarında yaşayan köylerin ve gençlerin böyle bir aşinalıkları da vardı. Şimdilerde ise artık bir sürü beton yapılar, atıklar, kirlilikler ,küresel kuraklar yüzünden derelerde balık, yılan, kuş ve her türlü canlı yaşamını tehdit eden bir ortamla karşı karşıyayız. O yüzden gelecek nesillerin bilmesi açısından, geçmişten günümüze olan bu dere boyu yaşamı araştırıp kayıtlara aldık, kalın sağlıcakla
Editör: TE Bilisim