Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Akdeniz ile yaptığımız röportajda, Güneydoğu Anadolu´da yaşanan gelişmeler, gazeteci Emre Uslu´nun muhtarlara yönelik yaptığı açıklamalar, Muhtarların özlük haklarının iyileştirilmesi için yapılan çalışmalar, fındık fiyatlarında yaşanan düşüş, Ordu´da yaşanan göçün sebeplerini konuştuk. Başkan Hüseyin Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde süren operasyonlar ve terör örgütünün gerçekleştirdiği tahribatlar karşısında muhtarların önemli ölçüde psikolojilerinin bozulduğunu ve bu durumun yüzlerinde ki ifadeye yansıdığını dile getirdi. Son dönemlerde ülkenin zor bir süreçten geçtiğini ifade eden Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Akdeniz, adeta doksanlı yıllara geri dönüş yaşandığını söyledi. Akdeniz, Doğu da yaşanan gelişmelere yönelik yaptığı açıklamada şunları kaydetti, ?Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor. Maalesef doksanlı yıllara geri dönüş yaşadık. Barış süreciyle başlayan bu dönemde ne yazık ki yeterince güvenlik önlemlerinin alınmayışı bugün Türkiye´yi bu noktaya getirmiştir. Terör örgütünün dağdan şehre inmesiyle birlikte her gün şehit haberleri alıyoruz. Zaten yanı başımızda bir ateş çemberi var. Ortadoğu´da Suriye´de, Irak´da bir taraftan DAEŞ terör örgütü ve diğer tarafta PKK terör örgütünün varlığını devam ettirmesi Güneydoğu´yu olumsuz etkiledi. Barış süreci döneminde Güneydoğu halkına çok ciddi anlamda bir rahatlama gelmişti. O bölgemiz çok ciddi turist çekmeye başlamıştı. Fakat terör örgütünün tekrar hortlaması bölgede ki bu süreci tamamen aldı götürdü. ? Doğu ve Güneydoğu Anadolu´da görev yapan muhtarların ciddi anlamda psikolojilerinin bozulduğunu kaydeden Başkan Akdeniz, konuşmasına şu şekilde devam etti; ?Bu bölgemiz de görev yapan muhtar arkadaşlarımız yukarı tükürseler sakal aşağı tükürseler bıyık misali iki arada bir derede kaldılar. Orada ki muhtarlarımız bir taraftan terör örgütüne karşı durmaya çalışırken diğer taraftan güvenlik güçlerimizin yanında durmaya çalışıyorlar. Fakat bu kolay bir şey değil. Tabi terör örgütü orada yirmi dört saat canlı bir halde teyakkuz halinde. Buna karşı o bölgemizde görev yapan güvenlik güçlerimizde bu terör örgütüne karşı yirmi dört saat teyakkuz halinde. Ve bölgede yaşanan çatışmalarda orada görev yapan muhtar arkadaşlarımızın psikolojisini de ciddi anlamda bozmuş durumda. Bu durum bizim onlarla temas ettiğimiz anlara da yansıyor. Daha çok batının onları yalnız bıraktığı kanaati içerisindeler. Hâlbuki biz o bölgede ki muhtarlarımızın ve teröre bulaşmamış vatandaşlarımızın daima yanında yer almaya çalışan bir milletiz. Bu hadiselerin Doğu ve Güneydoğu´da bir süre daha devam edeceğini düşünüyoruz. Güvenlik güçlerimiz operasyonlarını başarıyla yapıyorlar. Ama her gün gelen şehit haberleriyle de canımız yanıyor, içimiz kan ağlıyor. Bu anlamda toparlayacak olursak doğuda ki muhtar arkadaşlarımız bu zor şartlar altında bir anlamda da terör örgütünden uzak durarak, kaçarak kendilerini de korumaya çalışıyorlar. Vatandaşlarına yardımcı olmaya çalışıyorlar. Elbette bu zor bir durum. o bölgemizde muhtar dediğimiz zaman direkt toplumun bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Batıda ki gibi değil. Batı da muhtarı bulamazsanız devlete sığınabiliyorsunuz ama doğuda bu böyle değil. O sebepten ötürü doğuda görev yapan muhtar arkadaşlarımızın çok iyi durumda olduklarını söyleyemeyiz.? Muhtarların özlük haklarının iyileştirilmesinden oldukça memnun kaldıklarını belirten Hüseyin Akdeniz, yaptıkları çalışma ve çabaları hükümetle birlikte yürütmeye mecbur olduklarını ancak muhalefetle de sıkça bir araya geldiklerini dile getirdi. Akdeniz, ?Biz göreve geldiğimizde çok atıl bırakılan bir muhtarlık camiasıyla karşı karşıya kaldık. Ancak çabalarsanız, sorunları karşı tarafa doğru bir şekilde ifade ederseniz ve çözüm yollarını da söylerseniz sonuca varırsınız. Dolaysıyla tabi ben geçmişte genel sekreterlikte yaptığım için camianın sorunlarının ne olduğunu en iyi bilenlerden bir tanesiyim. Doğru yerlerde doğru zamanlarda sorunları da doğru anlattığımı düşünüyorum. Evet, biz iktidarla çalışıyoruz. Ama biz bugüne kadar parlamentoda siyasi grubu bulunan bütün partilere hep eşit mesafede durduk. Durmaya da devam ediyoruz. Ancak iktidarla çalışmaya da mecburuz. Hükümet kimse onunla çalışmaya mecburuz. Ama bu durum muhalefeti bir kenara bıraktığımız anlamına gelmez. O sebeple dillendirilmesi gereken sorunları biz muhalefete de götürüyoruz. Hükümet kanadında ise daha çok İç İşleri Bakanlığı ile beraber çalışıyoruz. Çünkü kurum olarak oraya bağlıyız. Biz kurumumuzu daha iyi seviyelere nasıl getirebiliriz, muhtarlarımızı halkımızla nasıl daha çok bütünleştirebiliriz, bunun çabası içerisindeyiz. 92 yıl önce çıkmış bir köy kanununu, 72 yıl önce çıkmış mahalle kanununu günümüz şartlarına uyarlamak gerekiyor. Biz özlük haklarımızla ilgili gerek hükümetimize gerekse bütün siyasi partilerimize teşekkür ediyoruz. Özellikle ödeneklerimizde çok ciddi iyileştirmeler meydana geldi. Ödeneklerin iyileştirilmesi muhtarlarımızın bireysel sorunlarını çözebilir fakat vatandaşlarımızın da sorunlarını iyileştirmek gerekir. Tüm bunların düzelmesi için de çalışmalarımız devam ediyor? dedi. ABD´de kullanılan ve ?muhtar? anlamına gelen ?şerif? teriminin oraya Osmanlı´dan gittiğini sözlerine ekleyen Başkan Hüseyin Akdeniz, konuşmasını şu sözleriyle sürdürdü, ?Avrupa da uygulamalar kültürel anlamda bizden geri kalmış durumda. Yalnız bazı maddeleri var ki bizden daha iyi noktada. Örneğin orada seçimlere katılabilmeniz için iki ay öncesinden başvurunuzu yapmanız gerekir. Bizde ise seçim günü adaylığını açıklar, başvurunuzu yapar oyunuzu atabilirsiniz. O anlamda bu sistemimizin de özellikle değişmesi gerekiyor. Bakın Amerikalılar Osmanlı´nın muhtariyet yapısını götürmüşler ve kendilerine empoze etmişlerdir. Orada şerif dedikleri terim Osmanlı´dan gitmedir. Bugün hala ABD´de bu terim ve faaliyeti devam etmektedir. Köy ve mahalle kanunu günümüzün şartlarına uygulanarak yeniden çıkartılmalı. Yerel katılımcılığı sağlamak iki türlü olur. Ya halkı doğrudan yerel yönetime katmak ya da halkı temsil yöntemiyle yönetime katmak. Halkı temsil yoluyla yönetime katacaksanız muhtarı devreye sokmalısınız. Dolaysıyla muhtarlarımızın kendi aralarında seçecekleri kişilerle belediye meclislerinde, ihtisas komisyonlarında görev almalarını istiyoruz. Mahallelerimizin sorunlarıyla ilgili orada katılımı sağlayacak Bu hem demokrasimizi zenginleştirecek hem de halkımızın temsili olan muhtarlarımızla beraber demokrasimizi daha da güçlü kılacaktır.? Sözde gazeteci Emre Uslu´nun muhtarlara yönelik yaptığı açıklamalara sert tepki gösteren ve muhtarların saraya çıkmasını eleştiren yazılarına karşı da açıklamalar yapan Başkan Akdeniz, ?Cumhurbaşkanımızın muhtarlarımızla sarayda yapmış oldukları toplantıları biz camia olarak iki mührün buluşması olarak değerlendiriyoruz. Tabanda bağımsız seçilmiş muhtarlarla en tepede bağımsız seçilmiş Cumhurbaşkanının sarayda bir araya gelmesi demokrasimizin en doğal yanlarından bir tanesidir. Uslu´nun muhtarlarımızı hedef alarak ?akademisyenlerle muhtarlar bir mi´ yazısına karşı gerekli tavrımızı ortaya koyduk. Ben tabi bu kişinin muhtarlarımızı hedef alan yazılarını, paylaşımlarını paralelle saray arasında yaşanan sürtüşmeye bağlıyorum. Sonuçta sadece muhtarlar toplantısı yapılmıyor. Cumhurbaşkanımız sarayda kaymakamları da, sivil toplum kuruluşlarını da topluyor. Bu belki Cumhurbaşkanımızın siyasi bir talebi olarak da değerlendirilebilir ama biz Cumhurbaşkanı ve muhtarlarımızın buluşmasını doğal karşılıyor, iki mührün buluşması olarak ifade ediyoruz. Dolaysıyla biz bu buluşmayı anlamlı görüyoruz. Bu kişinin herhalde Cumhurbaşkanımızla olan münasebetini bizim üzerimizden kendilerine dokundurmak üzere bu yazıları yazdığını düşünüyoruz. Dolaysıyla bu durum paralel denilen yapının içerisinde ki tutumun Cumhurbaşkanlığına olan bir tavrıdır. Bu da bizi bu anlamda bağlamıyor? dedi. Son günlerde fındık fiyatlarında ki düşüşe de değinen Hüseyin Akdeniz, emanete fındık bırakılmaması gerektiğine dikkat çekti. Akdeniz, ?Fındık, üreticinin olmazsa olmazsı, sekiz milyon üreticinin alın teri ve göz nurudur. Ordu, Giresun ve Trabzon illerinin geçim kaynağını oluşturan önemli bir tarım ürünüdür. Dünya fındık üretiminin ve ihracatının yüzde 75´e yakın kısmını tek başına sağlayan Türkiy?´nin, bu üründen sezonda 25 milyar 612 milyon dolar döviz kazandırıyor. Bizim emanete bıraktığımız fındığın kendi-mize ne zaman döneceğinin ne kadar farkındayız bilmiyorum. Emanete bırakılan her fındık tanesi mutlaka bize olumsuz olarak geri dönecektir. Biz bunun serbest piyasa koşullarında olumsuz yönde geri döndüğünü zaten görüyoruz. Emanete bırakılan fındıklar ihracat yapan kesimi rahatlaştırmışken fiyatları ise aşağıya çekmesine neden olmuştur? dedi. Ordu nüfusunun önemli oranda dışarıya göç verdiğini hatırlatan Başkan Akdeniz, yapılan her yatırımın istihdam sağlayacağını ve göçün önüne geçeceğini kaydederek yapılan yatırımları yıkarak da istihdamın sağlanamayacağını söyledi. Akdeniz, göç sorunu ve istihdamla ilgili olarak da şu düşüncelere yer verdi, ?Türkiye İstatistik Kurumu´nun açıklamış olduğu son nüfus sayısı raporuna göre en az Ordu´da ikamet eden hemşerilerimiz kadar bir o kadarı da İstanbul´da ve diğer kentlerde yaşıyor. 728 bin nüfusumuz var. Ben nüfus oranları arasında ki farkları araştırırken özellikle kırsaldan kent merkezine, kent merkezinden de büyük şehirlere doğru bir göç yaşandığını gördüm. Dolaysıyla bu direkt Ordu ekonomisiyle alakalı bir durum. Eğer ekonominiz zayıfsa bu genç nesli burada tutmanız mümkün değil. Çünkü insanlar kendilerini geçindirebilecek şekilde çalışma koşulları arıyor. Biz bu çalışma koşullarını bugün itibariyle Ordu ekonomisine baktığımızda göremiyoruz. Buraya sanayi getiremediğimize ve sanayiyi de oluşturacak bir alanı yaratamadığımıza göre o zaman iki türlü geliriniz kalıyor, birincisi turizmden elde ettiğimiz gelir ikincisi de mahsulümüzden elde ettiğimiz gelirlere kalıyor. Baktığınızda bir ailenin tüm fertlerini istihdam ettiğinizde geçim şartlarını ancak toparlayabiliyorsunuz. Dolaysıyla tasarruf etmesi mümkün olmuyor. Tasarruf edileceğinde ise bu kez insanlar geleceklerinden endişeye düşüyorlar ve daha iyi koşullarda yaşamak için ekonominin daha canlı olduğu yerlere kayıyorlar. O sebeple bu kentte istihdam yaratıcı tedbirleri mutlaka almalıyız. Eğer biz bu kente turizmi daha fazla çekemezsek, istihdam sağlayamazsak ya da var olanları da yıkarak kapatarak yola devam edersek gelecekte Ordu´nun daha fazla göç vermesine sebep oluruz. Sosyal ve kültürel dokuyu bozarak, sosyal ve kültürel doku içerisinde olumsuz etkiler yaratarak bir şehrin kalkınmasını sağlayamazsınız. Şehrin kalkınması topyekûn olur. Şehrin kalkınmasında öncü birlikler vardır. Bu öncü birlikler halkla iç içe ve istişare halindedir. Son zamanlarda biz Ordu´da halkla istişare halinde olan öncü birimler görmüyoruz. Yani tepedekiler ?ben böyle yaptım, böyle oldu´ derse gün gelir bu yanlışlar kendilerine geri döner. Geçmişte yaşanan bir sürü tecrübe var. Bu tecrübeleri önümüze koyarak hareket etmek zorundayız. Yani kamu kaynaklarını sadece bir sektör için harcamış olursanız ve o sektörden diğer sektörlere finans kaymıyorsa sadece bir sektöre çakılır kalırsınız ve hiçbir şey yapamazsınız.?

Editör: TE Bilisim