Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Burhan Çakmak kimdir? 1951 yılının Aralık ayında Ulubey´e bağlı Aydınlar mahallesinde dünyaya gelmişim. İlk okulu köyümde, orta okulu ve liseyi Ordu merkezde tamamladım. 1974 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldum. 1977 Aralığında evlendim. 3 kızım, bir oğlum var. Çocuklarım evli ve çok şükür, mutlu yuvalara sahipler. Bir baba olarak bu anlamda çok mutluyum. Bizi yaşama bağlayan şey çocuklarımızın huzurlu ve mutlu olmaları. Bu anlamda her daim Allaha dua ediyorum. Ticaret hayatına atıldıktan sonra, 1979 yılında siyasi hayata adım attım. İlk  olarak Adalet Partisi Ordu İl başkanı olarak siyasete atıldım. 1980 darbesiyle Adalet Partisi kapatıldıktan sonra siyasete, Doğru Yol Partisi çatısı altında  devam ettik. Allahtan tutuklanmadık, bizlere ahiret sualleri sorulmadı. Bu anlamda kendimi şanslı görüyorum. Ondan sonraki süreçlerde siyasi arenada bir çok farklı görevler üstlendim.Hiç unutmam.O dönemler de Milliyetçi Hareket Partili kardeşlerimiz, ?Bizim sayemizde yaşıyorsunuz, biz olmasaydık solcular sizi sokaklarda gezdirmezlerdi ? dediklerini hiç unutmuyorum. Şimdi bakıyorum da, siyasi atmosfer o kadar değişti ki; ayrı partili insanlar bir birleriyle şakalaşıyor. Bunu taktirle karşılıyorum. 1993 de Doğru Yol Partisi İl Başkanı olduğumda bu görevi 2 yıl sürdürdüm.  Daha sonra il başkanlığı görevini bıraktıktan sonra Milletvekilliğine müracaat ettim. O dönemlerde Doğru Yol Partisinin ivme kaybettiği dönemlerdi. Seçilemeyeceğimi bile bile adaylığımı koydum.Çünkü siyasete ara vermek istiyordum. 1999´da tekrar siyasete döndüm. Yine il başkanı olarak göreve geldim. 2002 yılından sonra ise  aktif siyaseti bıraktım. Burhan Çakmak´ın ortalama bir günü nasıl geçer, Gün içerisinde yapmazsam olmaz dediğiniz ritüelleriniz var mıdır? Sabahın erken saatlerinde kalkarım. Kahvaltımı yaptıktan sonra saat 8.30-09.00 arası işyerime gelirim. Sabah kahvem, olmazsa olmazımdır. Yerel ve Ulusal gazeteleri gözden geçirir, internetten haber sitelerindeki son gelişmeleri gözden geçiririm. Ondan sonra iş yerindeki rutin denetimleri yaparım. Gelen misafirlerle çay kahve içeriz.  Problem olması durumunda veya işyeri ile ilgili karar alınacaksa gereken yapılır. Başka türlü işi gençlere devrettiğimiz için fazla bir şeye karışmayız. Burada iş kanunu tam uygulandığı için erken gidelim gibi bir şeyler olmaz. Personel, saat 16.30´da işi bırakır, hazırlıklar derken saat 17.00´de buradan ayrılırlar. Haliyle bizim buradan ayrılış saatimiz aynı saatlere denk gelir. Çok sakin ve huzurlu bir hayatım var. Evimi seviyorum. Eskisi gibi dışarı çıkmıyorum. Kendi evimizde daha mutlu oluyorum. Ticarete ne zaman ve nasıl başladınız? 1974 yılında üniversiteyi bitirince rahmetli Ağabeyim Turhan Çakmak ile birlikte, Çakmaklar kollektif şirketi adı altında Zübeyde hanım caddesinde bir işyeri açtık. İşimizin başlangıcı orasıdır. O adreste birkaç yıl mali müşavirlik yaptım. Sigorta acenteliği aldım. O işler beni tatmin etmedi. O işi sevmedik, mükellef belge getirmedi, belge gelmeyince ne işleyeceksin? İki yıllık bir sürecin ardından o işi bıraktım. Seramik konusunda bir çalışmamız oldu. Turnasuyundaki fabrikayı kurarken abim rahmetli oldu. Trafo sözleşmesi için Samsun´a gidiyordu. O zaman sözleşmeler, Türkiye Elektrik kurumunun bölge müdürlüklerinde yapılıyordu. Bundan 30 sene önceki bir hikaye. Biz o binayı başlattık, bitirdik. Sıkıntılar çekmedik değil. Rahmetli ağabeyimin vefatından sonra ismimizi Turan Seramik olarak değiştirdik. O günden bu güne kadar Turan Seramik AŞ. Markamız Turavit oldu. Turavit ismi Ordu´da bir marka oldu, Turavit hakkında neler söylemek istersiniz? Bizim yetiştiğimiz, geldiğimiz kültür belli.Türk toplumunda aile bağları çok güçlü oluyor. Aramızdan ayrılanların ismini yaşatmak bizim kültürümüzde var. 37-38 yaşlarında aramızdan ayrılan ağabeyimin adını yaşatmak üzere böyle bir girişimde bulunduk. Zamanla sıkıntılar yaşadık. İlk yıllar, karlılığı çok yüksek sektörde kapasitemiz çok az olmasına rağmen kar ettik. Ülke genelinde üretim artınca hızla  rekabet arttı. Rekabetten sonra üretimimizi güncellemek, verimliliğinizi artırmak, kalitemizi öne çekme zorunluluğunu hissettik. Biz seramiği A´dan Z´ye burada üretiyoruz. Doğadan toprağa alıyoruz, her türlü üretim safhalarını burada yapıyoruz. Aile şirketlerinin ömrünün en fazla 2-3 kuşak olduğu söyleniyor. Bunu daha ilerilere götürebilmenin, kurumsallaşmaktan geçtiğini gördük. Kurumsal yapımız dolayısıyla, işleyişimizden ve sistemimizden asla ödün vermeyiz. Hiç kimse gelip de burada bir şey soramaz. İşler, bir sistem dahilinde ilerler. Bu anlamda çok yol aldığımızı düşünüyorum. Son bir iki yılda önemli bir mesafe kat ettiğimizi düşünüyorum. Çevre ülkelere ihracatımız var. Avrupa ülkelerine olan ihracatı henüz rayına oturtamadık. O piyasalara girmek adına hazırlıklarımız var. 2019 yılında Almanya´da yapılacak olan Seramik fuarına katılmayı arzu ediyoruz. İş dünyasının yanı sıra Ordulular sizi siyasi kimliğiniz ile tanıdı, bu yönünüzle ilgili neler söylemek ister siniz? Bundan sonra sizi tekrar siyaset sahnesinde görebilecek miyiz? Bizde bir atasözü vardır ?Demir tavında ve sıcak dövülür? Demiri soğuduktan sonra dövemezsiniz, dövseniz de şekillendiremezsiniz. Dolayısıyla her şeyin bir zamanı var. Tren, istasyondan kalktıktan sonra başka tiren beklemeyin. Bizim tren kaçtı. Yeniden siyasi ortamın içerisinde olmayı düşünmüyorum. Bu iş artık gençlerin işi. Gerçi iktidar partisi bütün alanları doldurmuş durumda. Bu saatten sonra yeniden yapılanmak, teşkilatlanmak gerek maddi gerekse manevi anlamda çok zor. Bu işlerin bizden geçtiğini düşünüyorum.Ordu, coğrafya olarak çok sorunlu bir il.  O coğrafyayı tekrar kat etmeyi göze alamam. Bu nedenle de tekrar siyasete dönmem söz konusu olmaz. Ordunun bugününü ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ordulular olarak hala, köy kültüründen edindiğimiz alışkanlıklarımızı kentliliğe dönüştüremedik.  Yani kentli bir Ordu olamadık. Bu konuda kat edeceğimiz çok yol var. İnsanlarımız çok rahatlıkla araçlarından sigara atıyor, çöp atıyor. Mobilyaları kırabiliyor. İnsanlar köylerde rahatça dolaşmaya alışmış. Hep böyle olmak istiyor. Şehirde yolun ortasında yürümek istiyor. Her şeyin bir bedeli var. Bu konuda önümüzde zaman var. Bizim mevcut kuşakların birazcık daha kayıp olması lazım. Yeni kuşağın kent kültürünü oluşturacağına inanıyorum.  Ordu, yaşamak için çok güzel bir kent. Ordu gelecekte de turizm ve kültür merkezlerinden bir tanesi olabilir. Şehirleşme konusunda olağan üstü hatalarımız var. Şehir, kötü yapılandırılmış. Elimde olsa şehri yeniden dizayn ederim. Oraya siyasi olarak gelen birisi tercihini halka sunacak. O işler kolay değil. Ordu yerel yönetimi, iktidar partisinde olduğu için son dönemlerde güzel işler yapılıyor. AB fonlarından yararlanılıyor. AB  fonu konusunda Seyit Torun´un hakkını unutmayalım, bu proje onun projesiydi. 30-33 milyon Euroluk proje onaylandı. Yüzde %10´unu belediye ödeyecek. Gerisini AB ödeyecek. Ordu içerisindeki altyapı çalışmalarının yaratmış olduğu sıkıntının ihaleyi alan firmanın işi taşaron firmalara devretmesi sonrasında olduğunu düşünüyorum.Taşoran firmaların, işe aynı anda başlaması neticesinde sıkıntılar yaşandı. Ama bu sürecin bitmesinin ardından Ordu daha güzel ve de yaşanabilir bir kent olacak diye düşünüyorum.  Şehrimiz doğal gaza alıştı. Kışın hava kirliliği az yaşanıyor.  Kömür az yakılırsa daha da güzel olur. Ordu kesinlikle sanayi kenti olmaz. Ordu turizm ve kültür şehri olur.  Kongre turizmini geliştirmek lazım. Orta ölçekli ticarethaneler olur. İkinci organize sanayi için, 20 km ileride karaağaç ve kıran yağmur köyleri arasında bir yer bulduk. Artık sahillerde arazi bulmak çok zor. Herkes elindeki arazinin değerini bilsin. Yıllardır iktidar partisi ne söylediyse halk oy verdi.  Benim anladığım kadarıyla siyasiler biz ne söylediysek halk inanıyor diye hizmetlerin süreleri yada başlaması konusunda öyle şeyler duyuyoruz ki inanmak mümkün değil. Numan beyin Kültür Turizm bakanı olması Ordu için bir şanstır. Biz Ordunun geleceğini hep kültür ve turizm olarak gördüğümüz için Numan beyin bu göreve getirilmesini Ordu için şans olarak görüyorum. İş dünyasındaki tecrübenize dayanarak ticarete yeni atılmış olan gençlere tavsiyeleriniz neler olacaktır? Öncelikle açık, şeffaf ve dürüst olsunlar. Yalan söylemesinler. Yalan söyleyenin ağzı soğan gibi kokar. Siz göremezsiniz ama başkaları görür. Tevazu sahibi olsunlar. Kibir içinde olmasınlar. Bir çoğu kibir elbisesini giydiğini görmez, bu gibi insanları uyarmak lazım. Bazı şeyleri kabul etmesi çok zordur. Bu öyle illet bir elbisedir ki onu çıkartana kadar akla karayı seçersin. Benim hayata atılacak arkadaşlara tavsiyem, tevazu sahibi olsunlar, sempatik olsunlar, güler yüzlü olsunlar, bugünkü işlerini yarına bırakmasınlar.  Taahhütlerine, sözlerine bağlı kalsınlar. Bundan 50 yıl önce söz senet kabul edilirdi. Şimdi senet değil çeke bile tereddüt edilir olundu.  Alışveriş edecekleri çevreleri, kurumları ise iyi analiz ederek yola çıksınlar.  Aksi halde başarısızlık tabi ki hayal kırıklığı yaratır. İşletmelerini ayda bir, 3 ayda bir, altı ayda bir ama mutlaka  yılda bir kez de olsa denetim yapsınlar. Neredeydik, nereye geldik onu görmeleri lazım. Aksi taktide eksiye geçtiklerini örendikleri vakitte iş işten geçmiş olur. Hiç geriye dönüp baktığınızda, keşke şunu da şöyle yapsaydım dediğiniz oldu mu? Doğrusu hayata dair üzerinde durulacak bir şeyim olmadı. Siyaset anlamında yerelde güzel işler yaptığımı düşünüyorum. Genel de kaybedince, yerelde de kaybediyorsun.  Ben siyasetin başında olsaydım tabi ki farklı düşüncelerim olurdu.  O da hayal olur. Türkiye´de biz şunu çok iyi gördük ki, fakir anadolu çocuklarını beytül malın içerisine koyarsan, yani devletin mülkünü bunların elinin altına verirsen hiç şüphen olmasın bunların kimyası değişir. Biz bunu dünde gördük, bugünde gördük. Kimyaları değiştiği için zaman içerisinde her şey benim hakkımdır kanaati hasıl oluşuyor. Dolayısıyla benim siyasetle ilgili düşüncelerimden bir tanesi bir siyasi iktidarın uzun süre iktidar olmaması gerekiyor. Bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Uzun süre iktidarda kalırsanız iş körü olursunuz, rehavete kapılırsınız, ben ne dersem halk kabul ediyor dersiniz ve toplumda çatışmaların zeminini hazırlarsınız. Bana göre iktidar partisinden çok muhalefet partileri daha önemli. Sizi gelecek dönemlerde iş dünyasında farklı alanlarda görecek miyiz? Bizim şu anda kendi alanımızda yapacağımız işlerimiz var. Şirketin kapasitesini  ve verimini artırmak istiyoruz.Şirketimiz bünyesinde çalışan 8-10 mühendisimiz var. Bu gençleri yetiştirip turizm alınanına da girmek istiyoruz. Ordunun geleceğinde turizm var diyorsak gelecekte bizleri turizmin içerisinde görürseniz şaşırmayın. Son olarak Kuzey Yıldızı Dergisi okuyucularına ve Ordululara neler söylemek ister siniz? Bulunduğunuz kentin kıymetini bilin. Hayata negatif bakmayın. Hayata negatif bakarak yaşayamazsınız. Daima hayata, bardağın dolu tarafından bakın. Bu coğrafyada olduğu gibi dağlar, tepeler, vadiler arasında olduğu farklılık, insanlar arasında da olacaktır. Herkes zengin olamaz, herkes fakir olamaz, herkes memur olamaz, herkesin kendi kaderindeki hayatı  yaşayarak gitmesi lazım. Kimse benim param az oldu diye umutsuz olmasın. Bana en büyük hayat dersini, 1970-71 yılında kuru fasulye lokantasında çalışan bir işçi vermiştir. Biz öğrenciyiz o zaman işçi arkadaşıyla yemek yiyor, benim cebimde yediğim kuru fasulyenin parasını verecek 2.5 liram var, Allaha şükür ben mutluyum dediğinde ben şaşırmıştım.  Adam 2.5 liram var diye mutlu olduğunu söylüyor.  Para tabi ki önemli ama hayatı bulunduğunuz yerden sevin. Hayal etiğiniz yerden değil. Hayal etiğiniz yerden hayata ulaşmaya çalışın ama bulunduğunuz yerden sevin. İyi bir kentli olun. Birbirimizi sevelim. Trafikte bir birimize saygılı olursak Ordu´da kaza olmaz. Öne geçmek, kırmızı ışığı ihlal etmek bir üstünlük işareti değildir. Bir hoyratlık ve kabalık işaretidir. Bunlara uyarsak, sabırlı olursak bu şehirde el ele, kol kola kardeşçe yaşarız. Bunun kıymetini bilelim güzel bir şehrimiz var. Kuzey Yıldızı Dergisi olarak bundan sonraki yayın hayatınızda sizlere başarılar dilerim.  

Editör: TE Bilisim