Kitlelerin zihinsel paradigmaları ile oynayıp onları ipin ucunda bir oraya bir bu yana sallandırmak, duvardan duvara çarpmak, şekilden şekle sokmak artık çok kolay.
Propagandanın yöntemleri hızla gelişirken maliyeti o oranda geriledi.
Sadece stratejik akıl lâzım ve işte "o" kitlesel bireylerde hiç olmaz.
Milletvekilleri daha evvel en ağır hakaretlerine muhatap ettikleri partiye katılabiliyor menfaati değiştiğinde, iki tarafın da yüzleri tutuyor ve hatta çılgınca alkışlanıyorlar.
Pişmanlık yok, özür yok, utanma yok.
Demirel "siyasette dün dündür, bugün bugündür" derken haklıymış meğer.
Halkın iradesini hunharca maniple edenler bizzat kendini seçmen sanan o halk tarafından demokrasi kahramanı ilan edilebiliyor.
Bu tür sürülerden bir millet çıkmaz.
Bizim duruşumuz baştan beri net.
Duruşumuzdan azıcık taviz verip bir yöne eğilseydik rahat koltuklara oturur, servet içinde yüzebilirdik.
Bilgi ve yeteneğimiz kimseden eksik değil ama geçer akçe onlar değil.
Konformist haramzade örnekleri ortada.
Ancak sürü elemanlarına laf anlatmak ne mümkün!
Al birini vur öbürüne, (nadir istisnalar hariç) siyasette temiz tek bir nokta ara ki bulasın.
Kibrin cehaletle karılmasından mamül hamur kıvamındaki beyinler tiktok fenomeni namussuzluğu ile suyun üstüne çıkma gayretinde.
Stratejik akıl bir ingilizde var, bir de kuyruğu ona eklemli hain habis urlarımızda.
Ortak kümeleri; beton, uyuşturucu, bahis, sosyal medya, kolay para ve özetle haram yollar.
Halkı yemliyor ve öperek güdüyorlar.
Neyse...
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in kızı bu atmosferde Özgür ve Ekrem amcalarına bir mektup yazmış.
Dilinden Gazi Paşa'yı düşürmeyen tarihçi merhum babası kızının kimlere amca dediğini sağlığında bilse kahrından ölürdü kesin.
Banuçiçek Ateş'in kent uzlaşısı palavrası ile İstanbul'u kckya peşkeş çektiği anlaşılanlara amca dediği mektubunun tamamı şöyle:
"Özgür Amca sen babamın katilleri bulunsun diye çok çalıştın. Annem çok korkuyor. Biz de çok korkuyorduk. Ama sen olunca o korkmadı. Biz de korkmadık. Şimdi senin bizim gibi herkese ihtiyacın var. Sen de korkma. Biz yanındayız. Ama unutma bana ve ablama bir sözün var. Bize Meclis'i gezdireceksin. Ekrem Amca da İstanbul’u gezdirecekti. Onu bekleyebilirim. Zaten verdiği kitabı da bitiremedim. Sen bizi hemen gezdirmelisin.''
Ah be evladım!
Sana bir vakit babanın başkanı olduğu o ülkücülerden nefret eden Özgür ve Ekrem'i sevimli gösteren nedir?
Bu servisin de ingiliz aklının ucuz propagandasından azade olmadığını anlamak kolay tabi, yeri geldi de değindim, o kadar.
*
Bir halktan gerçek bir millet çıkar mı?
Helâl lokma her şeyin başı.
Türkistan tasavvufunda tekkede mal biriktirilmez.
Sufî çevresi pazara dönüştürülmez.
Herkes elinin emeği ile geçinir, meslek edinir, Âhî Teşkilatı böyle doğmuştur.
Şeyh de buna dâhildir.
Ticarette herkes üretimi ile hak eder ve kazanır.
Rant ile faiz aynıdır, yatırım diye bir kavram yoktur.
Hadsiz zenginleşme, sermayeyi bir yere biriktirme yoktur.
Bu anlamda bir hazine oluşuyorsa o Devletindir.
Devlet sermayeyi Töre yaşasın diye tasarruf eder.
Bu kadar yalın.
Varın şimdi siz düşünün, ne bozulmuş, nerede kirlenmiş ahali.
Sürü başları ne kadar saygın!
*
Böyle yazınca insanlığın kurtuluş reçetesinin Ak Partinin elinde bulunduğunu söylediğimi zannediyor kırıntı dahi olsa akıldan nasipsiz sürü yığını.
Aksine, cari siyasetin hiçbir renginin Hz İnsanın ihyâsına çare olmadığını yazıp duruyorum.
Ekrem ile en önde gelen Ak Partili veya cumağatçı sadece paylaşımda ters düşebilir, diğer her konuda aynılar zaten.
Bu durumda neye sarılacağız?
Kendi gerçeğine!
*
Aynadaki yalan bizim düşmanımız.
Aynalar ile barışmak dışında çözüm yok.
Kirli olan biziz.
Sürüden sıyrılmak için uyanmak şart.
Bağdadlı Ruhi Şuara suresindeki “Mal ve evladın fayda vermediği günde, senden doğru bir kalb isterler” mealindeki 88. âyeti şöyle ifade etmiş:
“Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler,
Yevme lâ yenfeu’da kalb-i selîm isterler."
...
Var mı kardeşim?
*
Stratejik akıl mevzuunu unutmayalım.
O sadece Devlet Beğ'de mevcut.
Gerisi hikâye.
Hiçbir koyun bozkurtluk iddiasında bulunamaz.
Onların yolu kasap dükkânına kadar.