Ordu Kivi Üreticileri Birliği Başkan Yardımcısı Cengiz Keskin, Türk çiftçisinin örgütsüz ve ürününe sahip çıkamadığını belirterek, “bu nedenle de çiftçinin gerek iç, gerekse dış serbest piyasaya müdahale etmeleri çok ama çok zordur. Bu yapıdan çok acil çiftçilerimizi kurtarmalıyız. Japonya’da olduğu gibi belediyelerde artık tarımsal, hayvansal ürünler ve çiftçilerle ilgili yasal alt yapıya sahip olarak çiftçinin yanın da yerini almalıdır” dedi. Özellikle Büyükşehir Belediyelerinin, çiftçiyi vergilerini ödeyen gelir kapısı olmaktan çıkartması gerektiğini belirten Keskin, “İlimizde Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi bünyesinde tarım ve hayvancılık ile turizm alanında meclis kurulmalı hiç olmazsa komisyonlar oluşturularak stratejik çalışmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, Ordu (Türkiye) bu iki alanda başarı sağlayarak ekonomik döngüyü tamamlamak zorundadır. Aksi halde adı büyük ama kendi küçük ölçekli il olmak durumunda kalacaktır. Başta Ordu Büyük Şehir Belediyesi olmak üzere, Türkiye’deki tüm belediyelerde, Belediye bütçesi çiftçiyi ve çiftçi kuruluşlarını destekleyecek şekilde oluşturabilmelidir. Yani Belediye çiftçiden ve çiftçi kuruluşlarından aldığı vergiyi yine kendilerine aktaran bir modeli geliştirebilmelidir. Bu ülkemizde sistemsel sorundur. Ve bu konuda Belediyeler Kanunu’nda düzenlemelere ihtiyaç vardır. Başta Ordu Milletvekillerimiz olmak üzere bu konuda kanun tasarısı hazırlamaları ve meclise sunmaları lazım” dedi. Keskin’in açıklamaları şöyle: Ziraat odaları kendi üyeleriyle(5.5 milyon) ortaklık sağlayıcı farklı tüzel kişiliğe sahip yapılar kurabilmelidir. Bu devasa ortaklık ve sermaye anlamına gelmektedir. Ancak bu yapı yurt içi ve yurt dışı pazarlarda söz sahibi olabilir. Ziraat odaları her il veya ilçe de; Örnek, Ordu Ziraat ve Tarım Ürünleri A.Ş adlı şirketini kurarak üreticilerin ürünlerini, ham, yarı mamul, mamul vb. şekilde Entegre tesislerinden ve birer marka, barkod ile satabilmelidir. Bu AŞ’ler belli bir süre sonra bir çatı altında birleşerek HOLDİNG olabilmelidir. Diğer taraftan neredeyse her il ve ilçede bulunan ziraat odaları; Köy ürünleri, üretici (Çiftçi) satış mağazaları zinciri oluşturarak (Marka Mağazalar, AVM’ler gibi) men şeyi belli, güven sunan, köylüden halka ve aracısız direk satış yapabilmelidir. Her il ve ilçe yerelde ne üretiyor ise diğer il ve ilçe mağazalarına sezonunda ve tam zamanında gönderdiğinde anında hiçbir AVM ve halde bulamayacağınız zenginlikte, tazelikte, ürün çeşidi raflarda yerini alacaktır. Bu nihai tüketicinin ucuz, kaliteli ve sicili belli ürünlere yönelmesine ve direk köylüye (çiftçiye) destek vermesine de vesile olacaktır. Ayrıca belli bir süre sonra her il kendi ürün çeşidine yönelirken, il içi ve iller arası ürün planlaması da yapılmaya başlanacaktır. Bu noktada belediyelerden ücretsiz, arsa ve bina tahsisleri yapılması kanun ile sağlanmalıdır. Burada devasa yapının yönetimi; Toplam kalite standartları çerçevesinde ve liyakat esası baz alınarak yürütülecek şekilde, kanun, tüzük vb. çalışmalarla sağlanmalıdır. Aksi halde, günümüz siyasal yapısı ve siyasetçi anlayışı olan “Liyakat değil, sadakat ararım” veya “bana çalışmayan sisteme çomak sokarım” olursa sistem kurulmadan veya kurulduktan sonra çökecektir (FİSKOBİRLİK vb gibi). Halen var olan hal kanunu doğrultusunda; Belediyeler üretici birliklerine hallerde yer vermek zorundadır! Ülke geneli kaç üretici birliğinin halde yer alabildiğini de sormamız gerekir! Hallerde işler adeta hal mafyası usulü ile yürüyor... Üreticilerin buralara girmesi öyle kolay değil ve de gireceği de yok! Ayrıca “Serbest Piyasa” da bir avuç tüccar ve ihracatçı Türk çiftçisinin kaderini belirlemektedir. Hem de acımasızca ve yeri geldiğinde ülke menfaatlerini de hiçe sayarak. Her şey onların insafına bırakılmış durumdadır. Üreticiler, halen birçok ad altında örgütlü gibi gözükse de birçok açıdan genel anlamda zayıf ve birlikteliği sağlayamamış durumdadır” dedi