Türkiye kapitalizmin en zalim uygulandığı ülkelerin önünde şüphesiz.
Ufak bir bilgi: Amerika’nın meşhur kuzey-güney savaşının sebebi köleliğin kaldırılması konusuydu.
ABD'de kölelik yok mu şimdi?
Ya Türkiye’de?
Çok dar bir perspektiften bakmayalım.
Fiziksel varlığa hükmetmekten öte ekonomik, sosyal ve psikolojik bağımlılıklar bağlamına odaklanalım.
Fabrika işçileri, özel şoförler, hizmetçiler, ofis çalışanları, ameleler, mesaisini ve ruh hâlini başkasının yönettiği kişiler köle mi, değil mi?
Rantı yiyenlerin rantın altında ezdiklerine köle denmezse ne denir?
Seçtiği ve yönetsin diye atadığı kişinin önünde iki büklüm olan halk köle değilse nedir?
Sosyalist hareketler boşuna filizlenmiyor.
“Ama Türkiye’yi Müslümanlar yönetiyor” diyeceksiniz...
Hangi İslâm?
Hakikat gözümüzün tam önündedir kimi kez.
Onunla aramıza giren perdelerin varlığı tartışılabilir.
Bakan insan ise de görenin göz olduğu kabul edilmeyebilir.
Malzemeleri lezzetli ve besleyici bir yemeğe dönüştüren aşçının rolü gibidir belki hakikati keşfetmek.
Her şeye bakarsınız ama lezzeti seçemez, hepsini çiğ iken yiyemez, bakarak doyamazsınız.
Bazen yükselmek ve bazen alçalmak gerekir perdeleneni müşahede etmek için.
Ama bazen alçalmak haysiyetten olmaktır ve yükselmek de kibir çukuruna düşmek.
Göründüğü gibi değil hiçbir şey.
Çünkü insan güdülerle hareket etmez.
Güdüler insanı hakikat yolunda bir noktadan bir noktaya götürmez.
Emek gerekir yol almak için.
Yol açmak için emek gerekir.
Ve bazen en zor zannedilen engeller en kolay aşılanlardır.
En başta niyet gerekir ve sırf niyet sarih değil diye engeller hem zor, hem büyük gözükür.
Stratejik akıl herkese lâzım.
Eksik kalan kendi hamlelerini onun adına yapanları ne fark eder ne de onların yörüngesine girmekten kurtulur.
Hayatının ipleri senin elinden çıkmamalı, bir.
O ipleri stratejik akılla kullanmalısın, iki.
Kokpitine yabancı sokmayacaksın, üç.
Ve uçmak istiyorsan, nasıl uçulduğunu bileceksin.
Coğrafya değişir, iklim değişir, trafik değişir, kararlılığın sabit kalacak ama kararlarını değiştireceksin.
Aslolan yolda olmaktır elbette fakat yol otoban değil ki!
Yol sadece kara da değil, hava var, su var, yerin altı var ve Uzay geçişleri var.
Uzay var ve Uzay boşluğu yok!
Var varsa da varlığın zıttı yokluk değil ki!
Varlığını ispatlamak yokluğa ermekle mümkün belki.
Görünür mü yokluk?
Bak bakalım var var mı?
Sadece görmek için değil bakmak için de seni bilmek zorundasın.
Bu yolculuk ve kâinatta ne varsa senin içinde.
Kabuklarını kırmak, içine katmanlarını aşmak zorundasın.
Hakikat gözümüzün önünde.
Gözümüz ise bilmiyor görmeyi.
Engeller, perdeler, kirler, paslar cabası.
Kendinden sıyrılarak kendi olması insanın, kendini bularak kendinden sıyrılması...
Hayat zaten başka nedir ki!
Sadece Allah'a kul olanı kim dizginleyebilir ki?
Ve şeytan sağdan yaklaşır, kıbleniz değişir, fark etmezsiniz.
Alın secdededir ama kıble o kıble değildir.