İslam dünyasında son zamanlarda meydana gelen olaylar gösteriyor ki, değişen, gelişen, olumlu sonuçlar Müslümanların tablolarına yansımıyor. Haber kanallarında, İsrail saldırılarının kaçıncı günde olduğu, Müslümanların kayıplarının sayısı tekrarlanıp duruyor. Yaşanan felaketler sürüp gidiyor. İçimiz kararıyor. Diyarı İslam, “öğrenilmiş çaresizlik” içinde ki bu kahredici atmosferde savrulup duruyor. Araplar, 1967’de “Altı gün Savaşı”nda İsrail karşısında ağır yenilgi almışlardı.
Mısır, Suriye ve Ürdün’ün hava kuvvetleri yok edilmiş, kara orduları çekilmiş, Kudüs’ün eski kent bölümü Batı Şeria, Golan Tepeleri, Gazze Şeridi, Sina Yarımadası, İsrail’e geçmişti. Araplar bile kabul ediyordu ki bu Bozgunu sonuçları ağır oldu. Amin Maalouf’un dediği gibi “Araplar bir daha özgüvenlerine kavuşamadılar, karşılık veremediler, bu travmaya hiçbir zaman atlatamadılar.“ devamlı mağlup olmanın getirdiği asıl yıkım, “ebedi mağlup sendromu“ meydana gelmesidir ki maalesef genel hava budur. Akletmeyen, düşünmeyen görmeyen, bilim teknoloji üretmeyen, Kur’an’dan uzaklaşmış bir alemi İslam’ın güç kaynaklarına hakim olma şansı da yoktur. Dünya ahiret dengesini yitiren Müslümanlar, acımasız saldırıların hedefi olmaktadırlar.
Hep şikayet eden, taşın altında elini sokmayan, dünya arenasında rekabete girmeyen, her sahada en ileri hedef tutturmayan, çağın gereklerini yerine getirmeyen, hep kurtarıcı bekleyen dindaşlarımız, nasıl karanlıklardan aydınlığa, kurtuluşa çıkacaklardır. Muhammet İkbal der ki; Allah’ın Resulü, kıl değil akıl bıraktı! Kitabı aklı ve akıl etmeyi bıraktı. Kıla, sakala, cübbeyi kutsiyet atf eder olduk. İslam ümmeti, hikâyeler içinde boğuldu gitti.
Hakikat efsaneler içinde kayboldu gitti. İslam aleminin, bugün içinde bulunduğu durum, Müslüman akademisyenlerin yaptıkları bir araştırma sonuçları gösteriyor, bir bakalım. Sosyal adalet, hukuk devleti, yolsuzluk, insan hakları, azınlık hakları, çevre korunması, kadın hakları, eşitlik gibi değerler sistemi ölçü alınarak, kuran ve sünnet üzerine hangi devletlerin Müslüman karakteristliği taşıdığı araştırılıyor.
Dünyanın en İslami devletleri, yeni Zelanda, Lüksemburg ve İrlanda çıkıyor. Malezya, İslam ülkesi olarak ancak 33. sırada yer bulabiliyor. Ne yazık ki Türkiye’ye gerilerde kalıyor. Müslümanlar mahcup dur. İslam düzleminde “Müslümanlığımız” ile yüzleşmeliyiz. Modern Çağ’da Kur’an‘a dönmek, yeni bir yol haritası belirlemek, zihinsel dönüşüm yapmak, umutsuz olmamak, kendimize güvenmek, dindarlığımızdan taviz vermeden, çağdaş değerlere dönük, yeni bir kültür üretmek zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. 800-1200 yılları arasında en üstün kültür medeniyeti sunan, dünyaya ışık saçan İslâm dünyası değil miydi?