Mâlum ara sıra mısrâlarla huzurunuza geliyoruz. Duygu ve düşüncelerimizi şiirin kanat sesleri arasında ifâde etmeye çalışıyoruz. Bu defâ bölük-pörçük dörtlükleri seçtik. Buna sebep biraz da onları bir araya toparlamak.
Tabiî ki hiçbir şey gâyesiz değil. Şiir de olmamalı. Belki fazla şeyler de yüklüyoruz şiirin zarif bünyesine ama onun engin anlam kapasitesinin bunu kaldıracağına inanıyoruz...
KANAT, SANAT; HAYAT-MEMAT...
Gâyemiz kanat, sanat derken hayâtı güzelleştirmek, sonsuz mutluluğun eşiği hâline getirmeye çalışmak. Rabbimizin verdiği maddî-mânevî kâbiliyet ve imkânları O'ndan gelen ve yine O'na giden yolda seferber etmek.
Sürç-i lisânımızın hüsn-i niyetimize haml'olunması dileğiyle, işte her biri bir toplumsal gerçekliğe işâretle dînî, dünyevî ve de özellikle çok hassas ve çok dikkât etmemiz gereken uhrevî meseleleri nazara getiren, yazan dâhil herkesi bu sonsuz mutluluğu düşünmeye ve bu vâdide ciddiyete dâvet eden dörtlükler:
-HİCRÂN-
Evlilik çağları geçti bahârı;
Tarlalar bol ürün vermiyor artık!
Ne, nine çağlılar ölmeden beşik;
Ne torunlar dede görmüyor artık!
-GİYİM-KUŞAM-
Güzel giyin; kibir, gurur yapmadan.
Şehvet, servet, gösterişe sapmadan.
Dîn-diyânet, zevk-i selîmi gözet;
Ömrü geçir, tâğutlara tapmadan!...
-ALLÂH KORUSUN!-
"Ümmetçilik!" diyerek,
Ümmetliği reddeden;
Çıkar, Cennet'e giden
Muhammedî caddeden!
-AMAN DİKKÂT!-
Bir gâvurluk yaparsın da,
EHL-İ PUTLAR kutlar seni
LÂKİN YARIN ÂHİRETTE;
ZEBÂNÎLER ŞUTLAR SENİ!
-BEKLENTİ!-
BEKLİYORUZ HER ŞEYİ;
HERŞEYLER TAMMIŞ GİBİ!
HERŞEY HEPTEN DEĞİŞMİŞ;
TOPTAN İSLÂMMIŞ GİBİ!...
-NİSYÂN-
"Hayvan, hayvan!" derken insan unutuldu!
Edeptir, hayâdır; irfan unutuldu.
Yetimler, öksüzler, garip-gurabâ;
Zuafâya ilgi, ihsan unutuldu!
-İLKE-
Din büyüklerine ihtirâm eyle;
Onlara saygıyı prensip edin.
Îtibar görmezse ilim, ulemâ;
Ne ahlâk kalır toplumda ne de din!
-İKİZ-
Değilizdir her şeylerin HEPinde;
Herkesin vebâli kendi ÇAPında.
Îman-amel ikiz, uyumlu gerek;
Problem hevânın HANDİKAPında…
KAHIR!
Elinde dünyâlar; dilinde küfür!
Uğramaz ağzına rızâ, ne şükür!
Dâimâ şikâyet, bitmez hikâyet;
Kahredenin sonu kahır gözükür!
RIZÂ
Şikâyet; ha şikâyet de ŞİKÂYET!
Sabredin diyorken sayısız ÂYET!
Gayret şart lâkin, sonuca da rızâ;
Ki râzı olsun Hak, senden NiHÂYET!
-PAYDA-
İMAM-HATİP MİLLETİN
BİR ORTAK PAYDASIDIR;
AKSİNE TERENNÜMLER
EL-ÂLEM GAYDASIDIR!...
ŞAHBAZ
Ölüm gelir, bulur seni;
Her nereye gidersen git!
Yıkar yere, bakmaz yaşa;
Olsan ne çok şahbaz yiğit!
ALLÂH BES; GAYRI HEVES!
Bunlar, geçen gün söz edip örnekler sunduğumuz tür ve şekliyle Molla Râsim dörtlükleri. İnşâllâh beğenmişsinizdir. Evet, ne çok şahbaz, babayiğit olsak, zengin olsak, meşhur olsak, aklınıza ne gelirse o olsak ta sonuç belli. Bunu düşünerek yaşamak en mâkul, ideâl, sâkin, doğal, insana ve müslümana yakışanı. Onun da nasıl olacağını Rabbimiz bildirmiş, Peygâmberine de hayat örneği olarak uygulatarak hazır bir şekilde sundurmuş. Allâh'a ve Peygâmberine güveniyorsak, daha ne ya? Başka sevdâ peşinde koşmak akıllı işi mi? Allâh bes; yâni O bize yeter. Kalanı boş hevesten ibâret. İnşâllâh "kalanı" dediğimize kalanlardan ve yalan peşinde koşanlardan olmayalım değerli dostlar. Gâyemiz ve de gayretimiz bu. Yüce Mevlâ hepimizi de bu noktada muvaffak eylesin... Âmin...
YOL O'NUN, VARLIK O'NUN...
Her neyse, sözü uzatmayalım deyip bağlarken bilvesîle Yüce Rabbimizden, lûtfettiği îman ve Hak yolculuğumuzda bize yardımcı olmasını, kendi dikkâtsizliğimiz ya da özensizliğimiz veyâ çevrede esen rüzgârların savurmasıyla ayaklarımızın kaymasına müsâde etmeyip bizleri dâimâ muhâfaza eylemesini, hepimizin hicranlarını sevdiklerimizle berâber Efendimiz SAV e vuslatla netîcelendirmesini diliyor, orada, Âlemlere Rahmet Elçi'nin komşuluğunda buluşmayı da ihsan buyurması niyâzıyla cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...