Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Doç. Dr. Osman Bektaş 29 Eylül Dünya Kalp Günü vesilesiyle kalp hastaları için önemli bilgiler paylaşmanın yanı sıra Covid-19 sürecinde kalp hastalarına önerilerde bulundu. Risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp hastalığı ve inmeye bağlı erken ölümlerin en az %80'inin önlenebileceğini belirten Bektaş, "birçok hastalıkta olduğu gibi kalp hastalıklarında da erken teşhis ve tedaviye başlanması çok önemlidir. Kronik kalp rahatsızlığı deyince günümüzde; bu grup içinde değerlendi-rilen birçok farklı hastalık ve çok çeşitli tedavi seçeneklerimiz var. Örnek vermek gerekirse; özellikle kalp damar hastalıklarında kan sulandırıcı ve kolesterol düşürücü ilaçlarının teda-videki başarılı sonuçları artık tartışılamayacak kadar fazladır. Ek olarak betabloker grubu ilaç kullanarak, tekrar kalp krizi riskini yaklaşık %35-40 oranında, ani kardiyak ölüm oranını %30 oranında azaltma imkanı-mız var. Bu alanlarda geliş-tirilen yeni ilaçlar sayesinde; örneğin yeni nesil antiagregan (kan sulandırıcı), kalp yetersizliği ilaçları gibi tedavilere ek olarak, hem koroner girişim yöntemlerinin hem de girişimsel ritim bozukluğu tedavileri, gelişen koroner stent tekno-lojisi ve cihaz tedavileri eli-mizi oldukça güçlendirmektedir. Tüm bu gelişmelere ek olarak, Dünya Kalp Federasyonu, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin 2025 yılına kadar %25 oranında azaltmayı hedeflediklerini belirtmektedir" dedi. Erken teşhis ve erken tedaviye başlanması çok önemlidir diyen Doç. Dr. Osman Bektaş, "Örneğin; Hipertansiyon herhangi kardiovasküler olumsuz etkisi olmadan tedavi edebilece-ğimiz bir hastalıktır. Hiper-tansiyon vücuttaki tüm damarlarda olduğu gibi koronerler(kalp damarları) üzerinde ve kalbin kasılma ve gevşeme fonksiyonlarına da olumsuz etki yapar. Bir-çok tansiyon ilaçları tedavi seçeneğimiz olmasına rağmen, erken teşhis, hasta uyumu ve tedaviyi devam ettirmesi durumunda başarılı olma şansımız vardır" dedi. İnmenin, beynin bir bölgesine giden damarın tıkanmasıyla kan akımının engellenmesi sonucu oluşan bir hastalık olduğunu ifade eden Doç. Dr. Osman Bektaş: "İnmelerin bir kısmı beyin kanamasına bağlı olsa da yaklaşık %80-85'i beyne kan götüren damarların tıkanmasına bağlı olarak gelişmektedir. İnme, kalp hastalığı ve kanserden sonra dünyada üçüncü sıradaki ölüm nedeni olarak bilinmektedir. Ülkemizde beyin damar hastalık sıklığı erkeklerde %1,8; kadınlarda %2,2'dir. Çoğunlukla yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol, obezite, sigara kullanımı ya da diyabet gibi risk faktörleri kalp hastalığı ve inme için ortak risk faktörleridir. Yani risk faktörlerinin benzerliğine paralel olarak, hem kalp damarla-rında hem de beyin damarlarında da tıkanıklığa ve daralmaya sebep olmaktadır. Ek olarak bazı kalp ritim bozukluklarının (örneğin Atrial fibrilasyon) da inme riskini artırdığı bilinmektedir. Tüm iskemik inmelerin en az %15-20'si diğer faktörlerden bağımsız olarak doğrudan atrial fibrilasyona bağlı olarak geliş-mektedir. Doğru ve düzenli tedavi risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıyla inme-lerin yaklaşık yüzde%90'nı önlenebileceği düşünülmektedir. Ancak yine de kontrol edilebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırmaya çalışmanın en önemli aşama olduğunu söyleyebiliriz" dedi. Her yıl dünyada yaşanan ölümlerin yaklaşık %6'sının hareketsizlikten kaynaklandığının altını çizen Doç. Dr. Osman Bektaş: "Obezite ve fiziksel aktivite yetersizliği kalp damar has-talığı gelişme riskini artırdığı bilinmektedir. Dolayısıyla hareketli bir hayat sürmek kalp damar hastalıklarından korunmamıza yardımcı olacaktır. Obezite, kalbin iş yükünü artırmakla beraber, kalp damar hastalıkları risk faktörlerin gelişmesine de sebep olabilir. Özellikle santral obezite dediğimiz, bel çevresinde toplanan yağ, diyabet, hipertansiyon ve kan yağlarının yüksekliği ile karakterize olan metabolik sendromla sonuçlanabi-lir. Özellikle tüm dünyada ve ülkemizde yaşam tar-zının değişmesiyle beraber, hareketsizliğin artması, bilgisayar yada televizyon karşısında geçirilen zamanların uzaması ve üstüne şeker, tuz, doymuş yağ ya da trans yağ içeriği yüksek olan gıdaların tüketiminin artması kalp damar hasta-lıklarına davetiye çıkarmaktadır. Kan yağlarından (özellikle kötü kolesterol denilen (LDL) tipi, trigliserid) yüksekliği de kalp damarları üzerinde olumsuz etkilere neden olur. Bu nedenle kolesterol düzeyini belli bir seviyede tutmak için hayvansal yağ tüketimine dikkat edilmelidir" dedi. Doç. Dr. Osman Bektaş, COVID-19 dönemiyle ilgili önerilerini şöyle sıraladı; "COVID-19 enfeksiyonu, yayınlanan raporlara göre doğrudan ya da dolaylı olarak kalp kası hasarı, hayati ritim bozuklukları, koroner damarlarda pıhtı oluşumu gibi kalp ve damar sistemi üzerinde istenmeyen birçok olayla ilişkilidir. Eşlik eden kalp damar hastalığı varlığında enfeksiyona bağlı ciddi hastalık ve ölüm riski önemli oranda arttığını artık biliyoruz. COVID-19 nedeniyle hastaneye yatırılan hastaların yaklaşık %40'ında kalp damar hastalıkları eşlik etmektedir. COVID-19 enfeksiyonunda kalp damar hastalığı olanlarda ölüm oranları yaklaşık %10 iken, bu oran sağlıklı bireylerde %1-2 arasında seyretmektedir. Özetle kalp damar hastalıkları olan hastalar, COVID 19'a yakalandığında hastalık daha ölümcül seyretmektedir. COVID-19 pandemisi sürecinde, özellikle ülkemizde artan vaka sayıları göz önüne alındığında kalp hastalarının, toplumun diğer bireylerinin de yapması gerekenler gibi dengeli beslenme, egzersiz yapma, maske kullanımı, sosyal mesafenin korunması, kalabalık ortamlardan uzak durulması ve kişisel hijyen gibi hastalıktan korunma yöntemlerine daha da fazla dikkat etmelerini öneriyorum. Bu hastalıktan koruyucu izolasyon tedbirlerine, kendilerine katı kurallar koyarak uymalarını, hala aralarında sigara kullananlar varsa hemen bırakmalarını özellikle tavsiye ediyorum. Bu hem kendilerini hem de tüm sağlık çalışanlarını mutlu edecektir."