(1923-1932) YILLARI ARASINDA ORDU TİYATROSU: Cumhuriyetin ilânından sonra 1924 yılında kurulan "İdmanyurdu" kulübünde sportif çalışmaların yanında, kültürel faaliyetlere de önem verilmiş, sık sık sahneye "İhsan Bey" sinemasında eserler konmuştur. Bu eserler arasında Ali Rıza Gürsoy´un "Çığ", İbnüreffik Ahmet Nuri´nin "Sekizinci", Reşat Nuri Güntekin´in "Ekşi Rüya" isimli piyesleri vardır. İdmanyurdu kulübünden sonra kurulan,1931 yılında kurulan "Gençleryurdu" , 1932 yılında kurulan "Sporyıldızı" kulüpleri Ordu´nun sosyal ve kültürel yaşantısına renk katan kuruluşlar olmuşlardır. Gençlerin toplandıkları bu kulüplerde de sporun yanında, kültür çalışmalarının ön plâna alındığını görürüz? Bu iki spor kulübünün yanında Türkocağı ile Halk Evi´nin de kültürel çalışmaların hızlanmasında, tiyatronun Ordu´da yerleşmesinde büyük payları olmuştur. Namık Semih Mayda gibi sanatı ruhunda duyan bir sanatçı ile Kâmil Gülen gibi doğuştan sanatçı olan iki büyük değer, arkadaşlarıyla birlikte Ordu tiyatrosunu her yönüyle toplumun eseri kılmanın gayretini göstermişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında Mütareke imzalamasıyla ülkenin her köşesine zor ve karanlık günler kâbus gibi çökmüştü. Ordu´da o yıllarda kültür ve sanat hareketleri sürdürmeye gayret eden idealist gençlerden iki önemli şahit vardı. Bu şahitlerden Fevzi Güvemli ve Ali Rıza Gürsoy´un hatıralarından o günleri kayıt altına almışlardı? O günleri ayrı ayrı kendi yorumları ile onlardan dinleyelim..FEVZİ GÜVEMLİ´NİN MİLLİ MÜTAREKE DÖNEMİNDEKİ TEMSİL ANILARI 1903 yılında Burhaniye´de doğmuştur. Hüseyin Fevzi Güvemli, babasının ölümünden sonra, Balkan Harbi yıllarında, annesi, kendisinden küçük kız kardeşi ve ablası ile ağabeyi Ali Sabit Güvemli´nin yanına Ordu´ya göç etmiş ve 38 yıllık memurluk yaşamını Doğu Karadeniz´de geçirmiştir. Hüseyin Fevzi Güvemli Ordu İdadisi´ni bitirmiş, Ankara Hukuk Fakültesi´ne girme çabaları sonuç vermeyince devlet memuru olmuştur. Evlenmesi, peşinden ağabeyi Ali Sabit Bey´in, dört çocuğunu yetim bırakarak genç yaşta ölümü geniş bir ailenin babalığını üstlenmesini gerektirmiştir. 1933 yılında Kumru´da nahiye müdürü iken Hocazadelerin kızı Zekiye Hanım ile evlenmiştir. Birisi küçük yaşta Uzunisa´da zehirli sıtmadan ölen, üç çocuğu olmuştur. Ordu ve Fatsa´da tahrirat kâtipliği, Fatsa´da kaymakam vekilliği yapmıştır. Bunun dışındaki tüm memurluk hayatı, Ordu´nun hemen tüm bucaklarında ve bu arada Kumru, Bolaman, Ulubey, Uzunisa, Aybastı, Kabadüz, Tekkiraz, Akkuş´ta nahiye müdürü olarak geçmiştir. Yaşamı boyunca, hep Cumhuriyetçi ve Atatürkçü kalmıştır. Tüm yaşamı boyunca, şiir, hikâye ve roman türünde edebiyat çalışmaları ile uğraşmıştır. Fevzi Bey, Ordu İdadisinde okurken Milli Mütareke yıllarında gençlik kültür ve sanat hareketlerinin içinde bulunmuştur. Fevzi Güvemli hatıralarında o yılları işte şöyle aktarıyor.?? Bizim evin alt katında kaçak tütün satmakla geçinen bir Rum delikanlısıyla ara sıra iskambil oynar, günün siyasal olaylarını tartışırdık. O biz Türkler için artık hiçbir umut kalmadığını, kurulacak Pontus devletinde kardeş kardeş yaşamanın daha hayırlı olacağını söylüyordu. Ben bu düşünceye yanaşmıyor ve her ikbalin bir zevali (her isteğin bir sonu vardır) vardır diyordum.?İşte bu yıllarda Ordu´da görev yapan Garipoğlu İsmail Hakkı Bey bozulan moralleri yüksek tutmaya çalışıyor, çıkarttığı Güneş gazetesinde milliyetçi yazılar yazıyordu. İsmail Hakkı Bey, gazetedeki başyazılarında Milli Mücadeleyi destekleyen ifadeleriyle büyük bir ilgi topluyor, Orduluları ve Ordulu gençleri birlik olmaya çağırıyordu.İsmail Hakkı Beyin bu çağrılar sonuç vermiş ve Güneş Gazetesi etrafında milliyetçi bir gençlik grubu toplanmıştı. Pontos hayali kuran Rumlara karşı Türklerin örgütlenmesi fikri iyice olgunlaşıyordu. İşte bu düşünce içinde, İsmail Hakkı Bey´in önderliğinde 1920 yılı başlarında Ordu´da ilk defa bir gençlik teşkilatı kuruldu. Bu teşkilatın adı Milli İnkılab-ı İçtimai Kulübü idi.Milli İnkılab-ı İçtimai Kulübü´ne Ordu İdadisinden mezun olan gençlerin yanında, bazı öğretmenler, ticaretle uğraşanlar da üye oldular. Bu teşkilatla birlikte Ordu´da Milli Mücadele davası için gençler arasında güçlü bir birlik sağlanmış ve gençlik teşkilatının ilk ciddi adımı atılmış oluyordu.Kulübün bir binası vardı, Gençler Mahfeli denilen yerde hemen hemen her gece toplanılıyor, gazete, kitap ve ajanslar okunuyor, temsil edilecek milli piyeslerin provaları yapılıyordu. İlk temsilimiz, İntibahı Milli (Ulusal Uyanış) adında bir eserdi. Piyeste, konu Tefeciliği ele alıyordu. Ordu kasabası tarihinde yerini alması gereken bu ilk temsil haktan büyük ilgi gördü. Hilal-i Ahmer (Kızılay) yararınaydı. Millet kesesinin ağzını açtı; biletlerde rakam yeri boştu, halk gönlünden kopanı yazdırıyordu? O zamanın parasıyla tam 5000 lira hasılat oldu. Temsilde ben de (Fevzi Güvemli) rol almıştım. Asıl rol yükü Rum çorbacıyı canlandıran Şükrü Kaymaz´da idi. Gerçekten rolünü başardı. Tiyatro hıncahınçtı. Salonu büyük asma gaz lambalarıyla aydınlatmıştık. Sahneyi kapayan perdeyi Rumlar kendi Helen kültürlerine göre yapmışlardı. Bu perdede eski Yunan tiyatro yazar ve artistlerinin birkaçının resimleri vardı. Bunları sonradan kadife kumaştan başka bir perdeyle değiştirdik. Biz gençlerde bu yaptığımız milli temsillerle milli duygular köklenip güçleniyordu. Yunan düşmanlığı içimizde bir kor gibi yanıp tutuşuyordu. Bayrağından ötürü bayağı mavi renkten nefret ediyorduk. Mavi çizgili gömlek dahi giymezdik?? GAZETECİ ALİ RIZA GÜRSOY´UN CUMHURİYET ÖNCESİTİYATRO ANILARI Ordu´nun duayen gazetecilerinden ve eski Belediye Başkanlarından olan Rahmetli Ali Rıza Gürsoy, 1964 yılında Ordu Gürses Gazetesinde Ordu ili tarihi için çok önemli anılarını kaleme almıştır. Ali Rıza Gürsoy, yazdığı bu anılarından ?Tiyatro? ile ilgili olan bölüm şu şekilde kaleme alınmıştır:??Ordu´da Tiyatro tarihi Milli Mücadele ile başlamıştır. Ordu´nun ilk tiyatro yıllarını Milli Mücadele dönemi, Milli İnkılabı İçtimai Kulübü, İdman yurdu, Spor Yıldızı ve Halkevi yılları olarak adlandırılabilir. Ordu´da amatör sahne hayatı bu devreler içinde zaman zaman fasılalara uğrayarak Ordu Belediye Karadeniz Tiyatrosunun 1964 yılında kurulmasına kadar devam etmiştir. 1918 yılında imzalanan Mondros mütarekesi, Osmanlı İmparatorluğunun gerçek yıkılışı, acı ve elim çehresi ile meydana çıkmış ve memleket nasıl bir felaket uçurumuna yuvarlandığını anlamıştır.İtilaf devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya) donanmaları en büyük gemilerle İstanbul´a girmiş ve İstanbul´un fiili işgali başlamıştı. Üç işgal bölgesine ayrılan güzel İstanbul´da, Beyoğlu´na Haliç hudut olmak üzere İngilizler, Türklerle meskûn olan asıl İstanbul´a Fransızlar, Kadıköy ve havalisine de İtalyanlar yerleşmiş ve idareyi almışlardı. Bundan başka 16 Mart faciasından sonra 15 Mayıs 1919 da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmişti. Bunu cenup illerimizin Fransız ve İtalyan işgalleri takip etmiştirKaradeniz bölgesinde ise merkezi Trabzon olmak üzere Ordu´da dâhil, Pontus krallığının kurulması teşebbüsüne geçilmişti. Vatanın her köşesinde korkunç bir kabus havası estiriliyor, yarından emin olmayan millet kara kara düşünmeye başlamıştı. İlk şaşkınlık devresinden sonra bu kahpece işgal karşısında milletçe direnme cereyanları görülmeye başlamıştı. İlk teşkilatlı teşekkül ?Milli Müdafaai Hukuk? adı ile Erzurum´da kuruldu. Zira merhum Kazım Karabekir Paşanın 3. Ordusu henüz silahlarını teslim etmiş değildi. Bu itibarla ilk mukavemet nüvesinin Erzurum´da kurulması askeri, coğrafi ve siyasi yönlerden en uygun bir tedbir olarak kabul edilmişti.DEVAM EDECEK ...