Ordu Ticaret Borsası Başkanı Ziver Kahraman, ?makûs talihimiz olan ?göç? ne yazık ki tecelli etmeye devam etmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu´nun ?Adrese dayalı nüfus sayımı ? sonuçlarına baktığımızda 2012 yılında 741 bin 371 kişi olan Ordu ili nüfusu 2013 yılında 731 bin 452 kişiye ve 2014 yılında 724 bin 268 kişiye gerilemiştir. 13 ilçemizin nüfusundan fazlası İstanbul´da yaşamaktadır. Ordu, birçok hemşerimiz için sadece ?doğduğu? kent durumundadır. Gurbette bir Ordu daha kuruldu desek hiç de abartmış olmayız. Bu kentin ?Doyulacak yer? noktasına çevrilmesi, cazibe merkezi haline gelmesi için hepimize sorumluluklar ve görevler düşmektedir? dedi. Nüfusumuzun azalmasına sebep ?göçtür? ve göçe sebep de ekonomik aktivitelerin geçim haddini idame ettirememesidir diyen Kahraman, ?ilimize iş gücü yönünden bakıldığında, oldukça genç bir nüfusa sahip olduğumuz görülmektedir. Nüfusumuzun yüzde 37´si 25 yaş altındadır. Nüfusumuzun yüzde 51´i 25-65 yaş arasındadır ve biz bu genç nüfusu, bu kaliteli iş gücünü ayrı bir potansiyel olarak görüp, işsizlik rakamları içinde anmaktan yana değiliz. Ordu, yatırım yapılabilir ve istihdam yaratılabilir kent olmak durumundadır. 5 bin 952 km2 yüz ölçümlü bu kentin ekolojik yapısı, doğal ve turistik değerleriyle çalışkan ve girişimci insanları, uygun hamleyle kentini kalkındıracak nitelikte yatırımcılardır. Geleceğin güçlü ve cazibe merkezi kenti Ordu´nun, inşası için, hepimizin yapacak bir şeyleri ve bu harca katacakları değerleri vardır? dedi. Kahraman, ?2014 sezonu sosyo-ekonomik anlamda oldukça zor ve yorucu bir dönem oldu. Varlığıyla gurur duyup, varlığına şükrettiğimiz fındığımız 29-30 Mart 2014 tarihlerindeki kar yağışı ve don afeti ardından, henüz dalındayken yandı. Bu korkunç afetten sonra Ordu ilinde tam 9 ilçede sıfır rekolte gerçekleşti. Bunun adı; açık ve net olarak afettir. Biz bu afetin içinde, ticaret erbabı olmanın gereği olarak, mevcut işletme yapımızı ve finansal durumumuzu koruyarak ve mevcudun da üzerine ekleyerek varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bu afete rağmen işyerlerimizi açtık, az ya da çok demeden ?bereketi Allah´tan? diyerek rızkımızı kovaladık. Bu afet yılında bile, iş ve istihdam sağlayan üyelerimiz, devletine ve milletine karşı sorumluluklarını da eksiksiz yerine getirmiştir. 2014 sezonunda yaşadığımız zirai don felaketi bu sezon da elimizin yüreğimizin üzerine gitmesine ve tedirginlik içinde, stresli beklentiler içine girmemize neden oldu. Zirai dona sebep olabilecek hava şartları Nisan sonuna kadar kısmen etkili olmuş gibi görünse de fındık çuvala girmeden net bir şey söylemek mümkün değildir. Sezonlar itibariyle, şöyle, geriye dönüp bir bakıldığında, her 10´ar yıllık periyotlarla zirai don afeti yaşandığı ve büyük ürün kayıplarının olduğu görülmektedir. 2014 sezonundan önce 2004 ve 1994 sezonlarında da zirai dondan mütevellit ürün kayıpları yaşanmıştır. Bu durum belki tesadüftür, belki de bilimsel bir dayanağı vardır, orasını bilmiyoruz, ancak, ürünümüzün kaderine terk edilip de, artık göçe izin vermemek lazımdır diye düşünüyoruz. Daha da önemlisi gelişen teknoloji ve bilimsel metotlar göz önüne alınarak, fındık tarımının ve ticaretinin her aşamasında bilimsel metotların hâkim olması gerektiği kanaatidir. Fındık sektörüne üretimden ticarete kadar bilimsel metotlar girmelidir ve bu metotların girmesi için tek unsur da Üniversite-Sektör İşbirliğidir? dedi.
Editör: TE Bilisim