DİLRÜBÂ

Derler ki, bir şeyi saklamak istiyorsanız onu göz önüne koymalısınız.

Derler ki, bir şeyi saklamak istiyorsanız onu göz önüne koymalısınız.

Stratejik akıl sahipleri için psikolojik savaş pek kolay ve ucuz.

Böyle şeylerle yorulmayalım, gelin aşktan konuşalım biz.

Dilrüba, "Okunduğunda veya üzerinde taşındığında Allahü teâlânın muhâfazasına (korumasına) kavuşmaya vesîle (sebep) olan âyet-i kerîmeler."i anlatmak için kullanılıyormuş.

DİLRÜBÂ, aynı zamanda, İlhan Ayverdi'nin Kubbealtı lügatine göre şu demek:

Farsça dil “gönül” ve ruba “kapan” ile dil-rübā, gönül kapan, kendine bağlayan, âşık olunan (güzel).

“Kıl meded ey baht yoksa kâm-ı dil mümkin değil/Böyle kim ol dilrübâ bî-derddir ben" derd-mend” (Fuzûlî).

"Yüz kat daha dilrübâ imişsin/Gönlümdeki şekl-i nâzenîninden" (Recâîzâde M. Ekrem).

"Yoktur haberim o dilrübâdan"  (Abdülhak Hâmit).

*

Gönülçelen işte canım!

Bu isimle dizi bile çekilmişti de, Tuba Büyüküstün affetsin, ben seyretmemiştim hani...

Teoman boş durur mu, gönül çelen demiş, şarkı bestelemişti:

"Kırıklarını aldırdım kalbimin

Zırhımı çıkarttım astım portmantoya

Güzel vücutlar, boş suratlar

Benimse yenmiş tırnaklarım

Titrek ellerim var

Çok sevdiğim bir yalandın

Gönül çelen, gönül çelen

Aynı anda utanmadan

Hem kırıcı, hem kırılgan

Yordun beni gönül çelen.”

*

DİLRÜBÂ, yordu gerçekten.

Gündemin bir tarafında, sarı kıyafeti ile sarı mikrofona konuşunca o, Diyarbakır’daki Narin kızımız gibi her şeyi unutturdu.

1 genç kadın ve 1 küçücük kız ülkeyi beşik gibi salladı.

*

İsim analizi oldukça ilginç DİLRÜBÂ'nın:

Uysal ve aile yaşamına düşkünmüş, yine de maddi ve manevi sıkıntıları hiç eksik olmazmış.

Duygusal anlamda zengin bir dünyası varsa da zorluklar karşısında çabuk yıkılırmış.

Empati yeteneği gelişmişmiş, bu sebeple, çok sevilen biriymiş.

Lider özelliğinin de bu durumda payı büyükmüş.

Kararsız yapısına rağmen hayatta başarılı olabileceği birçok farklı alan varmış.

Hem sağlıklı yaşama hem de kendi fikirlerine aşırı düşkünmüş.

Maceracı imiş, denemekten hiç vazgeçmez ve hayal kırıklığına uğramaktan hiç hoşlanmazmış.

*

ÂKİF BEY adlı tiyatro eserinde Namık KEMAL de bir DİLRÜBÂ hikâyesi anlatır.

Öyle bir dilberi arzu etmekle ondan kurtulmak arasında debelenir okuyucu/seyirci.

*

Genç yazar Havin Mohul'un kitabının adı da DİLRUBA.

"Koştu Dilruba hiç durmadan, nefesi tükeninceye kadar koştu. İçinden çıkarıp atmak istedikleri vardı, kalbini paramparça edip söküp atmak istiyordu. Neden diye haykırmak geliyordu içinden.

Neden, bunca yıl neyin bedelini ödemişti. Çocukluğunu elinden aldığınız birinden büyümesini bekleyemezsiniz. Ne olursa olsun, ne kadar zaman geçerse geçsin çocuklar hep kırıldıkları, heveslerinin, hayallerinin çalındığı yaşta kalırlar. Büyümemişti Dilruba, hep o kırgın küçük kız çocuğu olarak kalmıştı."

*

Hülya Sönmez'in yine aynı isimli kitabını Nobel Kitap basmış.

"İki gün sonra, öğretmenler günüydü. Ahsen için bugünün önemi büyüktü. Heyecanlıydı, gururluydu…

Birden, akardeyonunu özlediğini fark etti. Mutlu anlarının arkadaşıydı, akardeyonu… Serap ise, resim çalışmaları ile meşguldü. Ahsen, okulun kapısından girerken, bir an durdu. Bugünü yaşadığı için şükretti.

Babasının hayali belirdi gözlerinin önünde. ‘Ruhun şad olsun babacığım, küçük kızının bugün mesleğinde ilk günü. Yarım kalan görevini ben tamamlayacağım. Çok isterdim bugün yanımda olmanı…’

‘Bir öğretmen gelir, dünya değişir…’

Ve… işte o mutlu gün. Ahsen’in ikizleri dünyaya geldi. Birbirinden güzel iki bebek.

Kızının adını Dilruba Rüyam, oğlunun ise, Nazım Yağız koydular. Rüyaları gerçek olmuştu."

*

Yazar Dilruba Yıldız'ın “Avcının Son Gecesi” isimli kitabının konusu ise şöyle:

"O bir ressam, bir şövalye, sanattan, incelikten, hikâyelerden anlayan bir romantik. Kibar, sevgi dolu ve kurbanlarının kalbini söken bir seri katil.

Onun adı Avcı.

Ona göre İstanbul bir tuval ve o tuvale adaletin resmini çizecek, hem de kalem kullanmadan.

Geçmiş travmalarıyla baş edemeyen Avcı, bir intikam oyunu başlatır.

Gözü kara savcı Feryal, bu oyunun kalbi olacak ya da kendi yolunu çizecektir.

Romanda adalet kavramı sorgulanırken, avcı ile savcıyı birbirine bağlayan tesadüfler zincirinin halkası bir bir çözülüyor.

Halkı ikiye bölen âşık düşmanların savaşı, bambaşka bir adalet arayışı sunuyor.

Ödüllü, genç yazar Dilruba Yıldız’dan gerilimi her sayfada tırmandıran, tartışmalar yaratacak sıkı bir polisiye.

Şiir, sırlar, cinayet, adalet ve aşk.

Avcının son gecesi gürültülü olacak."

*

Narin'e yer kalmadı, değil mi?

Narin'den sonraki gece çok gürültülü olacak diyelim o zaman.

Türkiye gerçekten değişecek gibi.

{ "vars": { "account": "G-1P4PM9FP8W" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }