AK Parti Ordu Milletvekili Adayı Oktay Çanak'ın hayat hikâyesi Kuzey Yıldızı Dergisi'nin Mayıs sayısına konu oldu. Dergi okurları tarafından büyük ilgi gören yazıda Çanak'ın çocukluk anılarından, futbola nasıl başladığına, Orduspor kampında iken hangi haberi aldığına, herkesin ‘geleceğin futbolcusu' derken onun nereyi tercih ettiğine, eşi Hatice Hanımla nasıl dünya evine girdiğine, gençlik yıllarının bilinmeyenlerine, siyasete nasıl girdiğine, milletvekili adayı olunca ilk sözünün ne olduğuna dair soruların cevaplarını Oktay Çanak'ın hayat hikâyesinde bulabileceksiniz. İşte o yazı: Kış ayının kendini iyiden iyiye hissettirdiği soğuk bir Şubat günüydü. Perşembe'nin denize nazır Çerli köyünde Orhan-Emriye Çanak çifti, kışın o insanın içine işleyen soğuğundan bihaber bambaşka bir heyecanı yaşıyorlardı. Çanakların evi sıcacıktı. Takvim yapraklarının 8 Şubat 1975'i gösterdiği o gün, ailenin üçüncü çocuğu Oktay dünyaya gelmişti. BABA ACISI BÜYÜK OLDU Aile reisi Orhan Bey, polis memurudur. Memuriyet icabı ülkenin birçok farklı ilinde görev yapar. Görev aşkına memleketin bir ilinden diğer iline koşar. Küçük Oktay'da abisi Recep Olcay ve ablası Bilgin Hanım gibi çocukluğunu gurbetlerde geçirir. 9 yaşına kadar Mersin'de yaşarlar. Ardından yeni bir tayinle aile, Afyon Karahisar'a taşınır. Orta ikinci sınıfa kadar Afyon'da yaşarlar. Baba Orhan Bey'in yeni tayini emeklilik öncesi İstanbul'a çıkar. Aile ise Ordu'ya döner ve yerleşir. Yıl 1989'dur. Orhan Bey, bir yıl sonra emekli olur ve Ordu'ya ailesini yanına döner. Çanak ailesi, önce mutluluğu hemen ardından en büyük acıyı yaşar. Aile reisi Orhan Çanak, aynı yıl hakka yürür. Ailenin son ferdi Oktay, henüz lise 1 öğrencisidir. Böyle bir acıyla ilk kez karşılaşmaktadır. Daha önce herhangi bir yakınını kaybetmemiş, ilk kaybı en acı kaybı olmuştur. KÖY TAKIMINDAN ORDUSPOR`A Gelecekte hayatının içinde büyük bir yer tutacak olan futbola olan tutkusu, Afyon'da başlar. Afyon Polis Gücü takımındadır. Yine öğrenimini gördüğü Afyon Cumhuriyet Orta Okulu futbol takımı kaptanlığına seçilir. Aynı zamanda okul birincisidir. Derslerindeki başarısı, futboldaki başarısından aşağı kalır değildir. Ailesi Ordu'ya döndüğünde Merkez İlköğretim Okulu'na devam eder. Bir gün bir arkadaşı ile okulun bahçesinde turalarken aynı zamanda Orduspor alt yapısında hocalık yapan okulun Beden Eğitimi Öğretmeni Temel Tefil onu durdurur. Futbol oynayıp oynamadığını sorar. Oynuyorum cevabını alınca da, okulun futbol takımını oluşturduğunu onu da takımda görmek istediğini söyler. Arkadaşı hemen atılarak Hocam Oktay çok güzel futbol oynar. Köy takımında da oynuyor” deyince Temel hoca ileride Orduspor'un profesyonel takımına kadar yükselecek olan öğrencisini öğleden sonraki Orduspor'un alt yapı antrenmanına çağırır. Yıllar geçtikçe futbolun hayatında ki önemi daha da artar. Fatih Lisesi'nde iken, yine okul takımının vazgeçilmez oyuncusudur. Önce Ordu şampiyonu, sonra Karadeniz şampiyonu olurlar. Yarı finallerde elendikleri Trabzon Lisesi, o yılın Türkiye şampiyonu olur. SINAVI KAZANDIĞINI KAMPTA ÖĞRENDİ Lise son öğrencisi iken Orduspor profesyonel takımına çıkar. Orduspor 2. Lig'de iken birçok maçta, sahada ter döker. O yıl girdiği üniversite sınavında başarısız sonuçlar alır. Lise 1 ve 2. sınıfta iken derslerde gösterdiği başarı son sınıfta tersine dönmüş, okuldan mezun olmasına karşın Üniversiteyi kazanamamıştır. Hemen ertesi yıl ağabeyinin yönlendirmesi ile üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla dershaneye yazılır. Dershaneye devam ederken bir yandan da Orduspor'daki futbol hayatı devam eder. Zor bir yıl olur. İdmanlar ağırdır. İdmanlardan eve döndükten sonra 1-2 saat uyuyup ardından derslerini çalışır. Kastamonu Ilgaz dağ tesislerinde Orduspor kampında iken, İstanbul Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığı haberi gelir. Kimse, inanmak istemez. Herkes şok olur. Akşam yemeğinde takım arkadaşlarına fikirlerini sorar. Başta takım kaptanı Sinan Bayraktar olmak üzere takım arkadaşları, takımın bu gelecek vaad eden oyuncusunu Hukuk Fakültesine gitmesi için teşvik ederler. Kamp biter takım Ordu'ya döner. Üzülerek ve kendi içersinde birçok ikilem yaşayarak Hukuk Fakültesine gitmeye karar vermiştir. Vedalaşmak için kulübe gider. Takımın hocalarından Fevzi Tokat, kararını gözden geçirmesini ister. Ona çok emek verdiklerini, kendi jenerasyonu içinde profesyonel takıma çıkan ilk kişi olduğunu, geleceğinden umutlu olduklarını söyler. Aydın hoca'da Fevzi hocayı tasdik eder. Hocalarına kararını verdiğini ve Hukuk Fakültesine gideceğini söyler. Hukuk fakültesine kaydını yaptırır. Ve ilk yılı, beklentisinin aksine rahat geçer. Dersler ve okul, beklediği gibi zor değildir. Hukuk Fakültesindeki ilk yılının ardından Ordu'ya dönünce kulübe gider. Aydın hocaya, hem okuluna hem de Orduspor'da futbol hayatına devam etmek istediğini söyler. Alt yapıda idmanlara başlar. Kısa bir süre sonra, Aydın hoca onu tekrar profesyonel takıma çağırır. 1.5 sezon, okulunun yanı sıra Orduspor'da top koşturur. Hemen akabinde ki sezon için, Artvin Hopaspor ile anlaşan Fevzi Tokat ve Dursun Ali Karamustafa (Rado Dursun) ona da transfer teklifi yaparlar. Hocalarıyla, Hopaspor'un yolunu tutar. Yarım sezonun ardından Ordu'ya döner. SINIF ARKADAŞI EŞİ OLDU Ve o yıl, ileride dünyevine gireceği Hatice hanımla nişanlanır. Hatice hanım'a gönlünü, Fatih lisesinde 2. sınıf öğrencisi iken kaptırmıştır. Sınıf arkadaşı olan Hatice Hanım, liseyi bitirdiği yıl girdiği üniversite sınavında Almanca Öğretmenliğini kazanarak İstanbul'a gitmiştir. Hatice hanımın etkisi, üniversite tercih sıralamasını belirler. İstanbul haricinde, hiçbir ilden herhangi bir tercih yazmaz. Hukuk fakültesine kaydını yaptırdıktan belirli bir süre sonra, Hatice hamınla görüşmek üzere Beyazıt'ın yolunu tutar. Sorarak, Hatice Hanımın okulunu ve kendisini bulur. Hatice Hanım okuluna konsantre olarak okulunu bitirmek istediğini, ailesinden de dolayı ciddi bir durumu şu an düşünmediğini ve bir erkek arkadaşı var dedirtmek istemediğini söyler. Aslında Hatice Hanım liseden sınıf arkadaşları olan ve Çapa Tıp'ta okuyan İlyas adındaki ortak arkadaşları sayesinde, ziyaretçisinin durumundan haberdardır. Son sınıfta, tekrar bir irtibat olur. Okul biter. Memlekete dönüp stajer olarak avukatlığa ilk adımını atar. Hatice Hanımla bu yıl (1999) stajer avukat iken nişanlanır. Hatice Hanım, kolay evet dememiştir. 11 Ekim 1998 günü Hatice Hanımın 24. yaş günüdür. Hatice Hanımı, doğum günü münasebetiyle yemeğe davet eder. Evlenme teklifini, bu özel günde yapmaya karar vermiştir. Bir yüzük alır. Ancak Hatice Hanım, yüzükle beraber evlenme teklifini reddeder. Aradan günler geçer. Dolaylı görüşmeler devam eder. Bir gün Fidangör mevkiinde Hatice Hanım ve teyzesinin kızı Ayça hanımla karşılaşır ve selamlaşarak yollarına devam ederler. Hemen sonra Hatice hanımın teyzesinin kızı Ayça Hanım yanına gelerek, Hatice hanımın ailevi nedenlerden kaynaklanan sorunları aştığını evlilik teklifinde ısrar etmesi gerektiğini söyler. Bu gelişmenin üzerine münasebetler tekrar başlar. Ve bir gün yine, Hatice Hanıma aldığı yüzüğü bu yüzüğün anlamını biliyorsun. Kabul ediyorsan bu yüzüğü almanı istiyorum der. Hatice Hanım ise bu kez, yüzüğü kabul eder. Günler sonra yolda karşılaştığı Hatice Hanımın annesi Seher Hanım, kendisi ile görüşmek istediğini söyler. Birkaç gün sonraya randevulaşırlar. Seher Hanım annelik refleksiyle müstakbel damadını yakından tanıyıp, niyetini ölçmek istemektedir. Müstakbel Kayınvalidesinin kaygılarını giderir. Ciddiyetini, kararlığını anlatır. 29 Ekim'de söz, 31 Ocak ise nişan yapılır. ÇOCUKLARININ İSMİNİ BABASI RÜYASINDA SÖYLEDİ Stajer avukatlık dönemi sona erdikten sonra, askerlik başvurusunu yapar. Vatani görevini yapmak üzere Osmaniye'de bulunan 6. Kolordu'ya bağlı İstihkâm birliğine teslim olur. Futbol, askerliğinde de tüm hayatında olduğu gibi vardır. Ordu Belediyespor'da futbol oynadıkları 3 arkadaşı, Osmaniyespor'da top koşturmaktadır. Osmaniyespor kulüp başkanı ile de alay komutanı iyi arkadaşlardır. Bir gün eğitimde iken, Samsun'lu olan alay komutanı odasına çağırtır. Heyecan ve merakla, ilk kez göreceği alay komutanın odasına varır. Sert bir mizaca sahip alay komutanı Ordusporda top oynamışsın der. Evet, komutanım diyerek cevap verir. Alay komutanı bölükten bir futbol takımı kurabilir misin diye sorar. Evet, cevabını alan alay komutanı bir an önce hazırlıklara başlamasını ister. Kısa ve uzun dönem askerlerden bir takım kurarak idmanlara başlar. Alay komutanı da bizzat idmanlara katılmaktadır. Osmaniyespor'la birkaç maç ayarlanır. Çoğu kez galip gelinir. Komutan memnundur. Askerliğinin geri kalan bölümünü, karargâhta geçirir. Tezkeresinin ardından, 2000 yılının Ekim ayında, nişanlısı Hatice Hanımla dünya evine girer. Önce kızı ardından da erkek evladı dünyaya gelir. Oğlunun adını, Orhan Miraç koyar. Ablasının ve ağabeyinin erkek çocuklarının adında da, Orhan ismi vardır. Bunun nedeni ise ablasının rüyasıdır. Ablası, rüyasında babalarını görür. Babaları rüyasında ablasına senin ve iki kardeşinin birer oğlunuz olacak. Mutlaka adlarını Orhan koyun der. Bunun üzerine üç kardeş de erkek çocuklarına Orhan ismini verirler. DSP VE MHP`YE RED Bir büro açmış, serbest avukatlık yapmaya başlamıştır. Ordu Barosu içersinde arkadaş çevresi günden güne gelişir. Daha sonra kader birliği edecekleri Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz'la, bu önemde tanışır. Enver Yılmaz, Rıdvan Yalçın, Süleyman Tomakin, Atilla Tatar dönemin önde gelen gözde avukatlarıdır. Ve birbirleriyle olan münasebetleri ileri derecededir. Kısa zamanda bu isimler, samimi birer arkadaş olurlar. Hatta sonradan MHP'den Milletvekili olacak olan Rıdvan Yalçın onu, MHP'de siyaset yapması için parti saflarına davet eder. Aslına bu kendisine yapılan ilk siyasi teklif değildir. İlk siyasi teklifi, DSP saflarına geçmesi için Nazım Kasapoğlu yapar. Nazikçe bu teklifleri reddeder. Aslında Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdığı 93-94 yılı, gelecekteki siyasi hayatının rotasını belirleyen yıl olmuştur. O yıl, kendisinin de ilk kez oy kullanacağı yerel yönetimler seçimi yapılmıştır. Ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı adaylarından biri de dönemin Refah Partilisi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Tayyip Bey'i ilk kez o seçimde görür, tanır ve benimser. Bu benimseme de ağabeyinin yanı sıra İstanbul'da yanlarında kaldığı ablasının ve polis memuru olan eniştesinin de telkinlerinin etkisi olur. Ve ilk oyunu, Refah Patisinden dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'a atar. İL YÖNETİMİNDEN İL BAŞKANLIĞINA Enver Yılmaz, yeni kurulan Ak Parti'den Ordu Milletvekili olarak meclise girmiştir. Bu seçim süreciyle beraber yavaş yavaş siyasete ısınmıştır. Bir gün bürosunda otururken Süleyman Tomakin'den bir telefon gelir. 2004 Belediye Başkanlığı seçimleri öncesidir. Tomakin, acil bir şekilde bürosuna gelmesini ister. Apar topar Tomakin'in bürosuna geçer. Büro'da henüz tanışmadığı Uğur Gümüş de vardır. Süleyman Tomakin Belediye Başkanlığına aday olacağını, bununla ilgili parti'de bir açıklama yapacağını, Uğur Gümüş'ün yanı sıra kendisinin de yanında olmasını ister. Hay hay diyerek kabul eder. Sonrasında Süleyman Bey, AK Parti'den Belediye Başkan adayı gösterilmesine karşın seçimi kaybeder. Akabinde, Ak Parti'de İl Başkanlığı seçimleri yapılacaktır. Bu sefer telefondaki isim, Enver Yılmaz'dır. Enver Bey, hal hatır sorduktan sonra seni il yönetimine yazmak istiyoruz. Kabul eder misin der. Hay hay diyerek, Süleyman Tomakin başkanlığındaki listeye girer. O hafta sonu Pazar günü yapılacak kongreye kısa bir zaman kala, Engin Tekintaş ‘da aday olur ve seçimi kazanır. Sonrasında Engin Tekintaş, hukuki nedenlerle görevi bırakmak zorunda kalır. Ak Parti Genel merkez tarafından Fatihan Ünal başkanlığında yeni bir il yönetimin atanması düşünülmektedir. Enver Yılmaz'ın önerisi ile, bu yönetimin içinde yer alır. Bu yönetimde iki yıl boyunca, yönetim kurulu üyesi olarak görev yapar. Hemen akabinde yapılan ve Fatihan Ünal'ın Dursun Kurucu'ya karşı kazandığı kongrede, ikinci başkan olarak görev alır. 2008 yılında Fatih Ünal'ın Belediye Başkan aday adayı olmak için il başkanlığından istifa etmesiyle, Ak Parti genel Merkezi tarafından Ordu İl Başkanı olarak atanır. 2010 yılındaki olağan İl kongresinde ise Genel Merkezin isteğiyle tek adaylı gidilen kongrede yeniden Ordu İl başkanı seçilir. 2011 LİSTESİNDEN NASIL EKARTE EDİLDİ? 2011 yılı Milletvekilliği Genel seçimleri yaklaşmaktadır. Parti Genel Merkezi, tüm İl Başkanlarını Ankara'ya çağırır. Kürsüde konuşan isim, dönemin Ak Parti Genel başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan il başkanlarına yönelik yaptığı konuşmada, il başkanlarının istifa ederek aday olmasını arzu etmediklerini söyler. Yalnız bazı il başkanları için bu durumun geçerli olmayacağını, bu il başkanlarının da kimler olacağının teşkilat Başkan ve Yardımcıları yolu ile işaret edileceğini kaydeder. İçini bir heyecan sarar. İki dönem il başkanlığı yapmış olma şartına uymaktadır ve aday olmayı arzulamaktadır. Hangi il başkanlarının aday olabileceğinin işaretini verecek teşkilat başkan yardımcılarından biri de, Marmara bölgesinden sorumlu olan Genel Merkezin güçlü ismi Enver Yılmaz'dır. Her il başkanından kendi bölgesine bakan teşkilat başkan yardımcısına gitmesi ve konu ile ilgili gerekli görüşmeleri yapması istenir. Karadeniz bölgesinden sorumlu Teşkilat başkan yardımcı ise Mahmut Göksu'dur. Heyecanı, daha da artmıştır. Birazdan Mahmut Göksu, Milletvekili adayı olması için işaret edilen il başkanlarından biri olup olmadığını söyleyecektir. Mahmut Göksu'nun odasına gitmeden, Enver Bey'in odasına gitmeye karar verir. Aradığı cevabı, orada bulacağını düşünür. Enver Bey, odasında kendi bölgesindeki İl Başkanları ile görüşmektedir. Benim durumum ne oluyor ağabey diye sorduğunda, senin durumun kritik cevabını alır. (Enver Bey, gülümsemektedir) O sırada Enver Bey, masasının üzerindeki bir dosyayı işaret eder. Dosyayı eline alır. Aradığı cevabı bulmuştur. Dosyadaki raporda Ordu İl başkanı ibaresinin yanında, olumlu düşünülüyor notu yazmaktadır. Sırasının da geldiğini düşünerek, Mahmut Göksu'nun odasına varır. Ardahan İl başkanının ardından odaya girer. Söz, Mahmut Göksu'nundur. Göksu, bölgesinden iki İl başkanının aday gösterilmesi yönünde görüş bildirdiğini, bu iki İl başkanından birinin de kendisi olduğunu söyler. Teşekkür ederek odadan ayrılır. Ordu'ya dönüşte, İl Başkanlığından istifa ederek Milletvekilliği adaylığını deklare eder. Süreç başlar. İşler sarpa sarar. Ordu Listesinde, Oktay Çanak ismi yoktur. Büyük bir yıkım ve hayal kırıklığı yaşar. Ordu'ya döner. İnsani anlamdaki tüm kırıklığına rağmen, partisi adına çalışır. Bu süreçte birçok konuyu değerlendirme şansı bulur. Etrafındaki insanları, olayları, tüm yaşananları tahlil etme şansı yakalar. TBMM`YE HAZIRLANIYOR Ordu'da Büyükşehir Belediyesi kurulması kararı, yeni dönemin en büyük kırılma noktası olur. Gözler, Ordu'nun kurucu Büyükşehir Belediye Başkanının kim olacağına çevrilir. İdris ve Enver Bey bir kez daha karşı karşıya gelirler. Bu sefer kazanan Enver Bey olur. Bütün dengeler değişir. Sürecin sonunda İdris Bey, partisinden istifa eder. Ve AK Parti Ordu'da yerel seçimlerden, tarihi bir zafere imza atarak çıkar. Kendisi de bu zaferin mimarlarındandır. Herkes nasibini yaşar. Zaman hızla akar.7 Haziran'da yapılacak olan Milletvekilliği seçimleri kapıya dayanır. AK Parti'ye, Milletvekilliği aday adaylığı konusunda görülmemiş bir ilgi olur. Partiye Ordu için, 60'a yakın aday adayı başvurusu yapılır. Bu 60'a yakın isimden biri de Oktay Çanak'tır. Sürecin en çok konuşulan ismi olur. Birçok tevrizat'a, karalamaya maruz kalır. O, her daim sükûnetini korur. Listeler açıklanır. Bu sefer sürpriz yoktur. Listede, Numan Kurtulmuş'un ardından 2. Sırasındadır. Bundan 40 yıl önce soğuk bir Şubat gününde ortalama bir Türk ailesinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Perşembe Çerli köylü Oktay Çanak, bugün memleketinin Mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) girmeye hazırlanıyor.

Editör: TE Bilisim