Vali Seddar Yavuz, Amerika Birleşik Devletleri´nin, Kudüs´ü İsrail´in başkenti ilan etmesini, ´Barışı sabote edecek bir davranış´ olarak değerlendirdiklerini söyledi. Fatsa ilçesinde çeşitli inceleme ve ziyaretlerde bulunan Vali Seddar Yavuz, basın mensuplarının gündeme dair sorularına karşılık açıklamalarda bulundu. ABD tarafından Kudüs´ün İsrail´in başkenti olarak tanınmasına değinen Vali Yavuz, oldu bittiye getirilerek, Kudüs´te yaşayan Müslümanların tüm haklarını gasp ederek, işgalci bir devletin sürekli oradaki Müslümanlar aleyhine toprak genişleterek, yeni yerleşim yerleri açarak, burada huzura ve barışa vesile olmayacağını söyledi. Kudüs´ün hem Hıristiyanlık, hem Yahudilik hem de İslam dini için kutsal bir şehir olduğunu belirten Vali Yavuz, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Kudüs´ün, İsrail´in başkenti ilan edilmesini, 400 yıl tüm inanç mensupları tarafından kutsal kabul edilen beldeyi kavgasız, gürültüsüz, kansız yönetmiş bir milletin evlatları olarak, Amerika Birleşik Devletleri´nin girişmiş olduğu bu tavrı, barışı sabote edecek bir davranış olarak değerlendiriyoruz. Orası hem Hristiyanlık, hem Yahudilik hem de İslam için kutsal bir beldedir, kutsal bir mekandır. Dolayısıyla tüm inanç mensuplarının kullanımına ortak olarak açılacak bir mekândır. Kudüs, hiç kimsenin malı, mülkü olamaz. Olmamalıdır. Nitekim, ecdadımız orada öylesine güzel bir sistemi oturtmuştur ve bu sistem de bütün din mensupları tarafından kabul görmüş, hiçbir kavgaya, gürültüye ya da kargaşaya vesile olmamıştır. Dolayısıyla tarihten örnekler almak, geçmişte bu iş nasıl iyi yapılmışsa öyle yapılmalıdır. Aksi takdirde oldu bittiye getirilerek, oradaki Müslümanların tüm haklarının gasp edilerek, işgalci bir devletin sürekli oradaki Müslümanlar aleyhine toprak genişleterek, yeni yerleşim yerleri açarak burada bir huzura vesile olmak, barışa vesile olmak mümkün değildir. Tam aksine orada bir kargaşa, kan ve husumete yol açacaktır. Bu yönüyle bir meseleye sadece inanç boyutu ile değil, insan hakları, hukuk ve tüm inançlara saygı bakımından bakıyor ve değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmenin daha doğru, sağlıklı ve gerçekçi bir değerlendirme olduğunu düşünüyoruz. Çünkü biz bütün semavi dinlere ve bütün inançlara saygılıyız. Dolayısıyla biz Müslümanlar hiç kimsenin inancına sövmeyiz, hiç kimsenin inancına hakaret etmeyiz ki, onlar da bizim inandıklarımıza sövmesinler diye. Dolayısıyla hoşgörünün en güzel örneklerini vermiş bu milletin evlatları, bütün inanç mensuplarının inançlarını özgürce yaşayabilmeleri noktasındaki gayretimizi hep sürdüreceğiz. Bu konuda birçok inancı, dini, din mensuplarını bir arada yaşatmış, barış ve huzur içinde yaşatılmış bir milletin evlatları olarak, bu tecrübeye sahibiz. Dünyanın da bu tecrübemizden istifade etmesini bekliyor ve diliyoruz.?